16 Mart 2011 Çarşamba

Buluşma ve kaza...

Güzel bir gündü bugün.
Face'den ikiz anneleri grubundan tanıdığım çok değerli arkadaşlarım var benim.İşte onlardan biri olan güzeller güzeli ikiz annem Esracım birkaç gün öncesinden aradı ve onların artık rutine oturttukları buluşmaların bir yenisini daha yapacaklarını benimde gelip gelmeyeceğimi sordu.Bende gelmeyi çok isterim,bir aksilik olmazsa katılırım tabi dedim.Bugünde programımı ona göre yaptım.Buluşma noktası İdealtepe Günaydın restauranttı.Tuzla'daki işyerimden saat 13:00 gibi çıktım.13:30 da buluşulacaktı.14:15 gibi oradaydım.Esra,Filiz ve Gülşah'la daha önceden de bir buluşma gerçekleştirmiştik,sadece Yeşim'le karşılaşma fırsatı olmamıştı.Onu da tanıdığıma çok memnun oldum.Yeşim ve Esra çocuklarıyla katılmışlardı.Hepsi birbirinden şeker,maşallah...Ece ve Can 4 yaşındalar ve inanılmaz tatlılar.Poyraz ve Ilgaz ise 2 yaşlarında ve tam yemelikler.Onlar restaurantın parkında oynarken bizde rahat rahat yemek yedik ve bol bol sohbet ettik.Kahvelerimizi içtikten sonra 17:30 gibi ayrıldık mekandan.Umarım tekrar görüşürüz.
Çocuklarım sayesinde ne güzel arkadaşlar edindim böyle,çok mutlu oluyorum yeni insanlar tanıdıkça.YA sayesinde 2006 anneleri grubum var,ara ara onlardan birkaçıyla buluşuyoruz.Sevgili Hatice'de onlardan biri.Çok sevdim kendisini,hep görüşelim isterim.
Bu arada,bu akşam oldukça ucuz atlattığımız bir kaza yaşadık.Çocuklar eve geldikten sonra Necoyla ben mutfakta yemek hazırlarken çocuklar içerde oynuyorlardı.Birden pattttt diye bir ses geldi.Can havliyle içeri girdiğimizde YA ve ZE korkudan beti benzi atmış şekilde ağlıyorlardı.Anneeee anneee diye anlatmaya çalışıyorlar ama o denli korkmuşlar ki dilleri dönmüyor.Sonra biraz sakinleşince "cam kırıldı" diyebildi YA.Nasıl yani!!!! Camı görünce gözlerimize inanamadık.Koskoca cam zeminden itibaren tavana kadar boydan boya kırılmış ama Allah'ın mucizesi olarak üstlerine düşüp kırılmamış.Şok geçirdik resmen.

Olay şöyle gerçekleşmiş:Koltuğun kollarına çıkan RU ve ZE el ele tutuşup aşağı atlıyorlarmış,en son çıkışlarında RU,ZE'yi itmiş ve ZE aşağı düşünce sanırım cama sert bir şekilde baskı yapınca tavandan yere kadar uzanan koca cam kırılıvermiş.Ve mucize eseri kırılıp çocukların üstlerine düşmemiş.Ya düşseydi,ooo kabus gibi,verilmiş sadakamız varmış,akşam akşam büyük bir facianın ucundan dönmüşüz gerçekten.Allah'ım sen koru Yarabbim.
Nasıl korktu kuzularım nasıl panik halinde ağladılar,kıyamam.Gece boyu camın yanından bile geçmediler.Bu büyük bir ders oldu onlara aslında,ama ne kadar belleklerinde kalır bilemem.


Allah böyle kazalardan hepimizi korusun....



15 Mart 2011 Salı

Pazardan...

Pazar günü sessiz ve bu nedenle huzurlu bir sabaha uyandık.Hele çocukların anneannede kaldığını hatırladığım an,içimi kaplayan huzurun hacmi epey genişledi.Birde birkaç gün öncesinden yaptığımız planı uygulamaya geçirecek oluşumuz,heyecanından yerinde duramayan çocuğun halet-i ruhiyesini giydirdi üstüme.
09:30 du uyandığımızda,YA da uyanmış yanımıza gelmişti.Bu sefer ki yatak aşkı,daha kesintisiz ve uzun sürdü.Nitekim, anne babayı paylaşmaya neden olacak iki küçük yavru,hane sınırları dışındaydı.Ardından kalkıp bir süre evin içinde amaçsız dolandıktan sonra hepi topu bir adet yavruyu şıkır şıkır giydirip(üçü birden olunca,acele ve karmaşadan,umumiyetle,yalap şalap giydirilip çıkarılır oldu son zamanlarda)mis gibi havanın koynuna atıverdik kendimizi.İliklerimiz ısındı günler sonra ve dahi sükunetin verdiği huzurla birleşince içimizi müthiş bir coşku kapladı.
Sahil yoluna girdik ve camlarımızı açarak miss gibi deniz havasını içimize çektik.Kahvaltı için genellikle tercih ettiğimiz bir mekan vardır Kartal Dragos yakınlarında,oraya gitmeyi planlıyorduk yine,ama bu kez bir değişiklik yapalım farklı bir mekanı deneyelim dedik,ama gideceğimiz yerin mutlaka bir çocuk parkı da olmalıydı.İlk gözümüze kestirdiğimiz yerden içeri girdiğimizde Neco'ya hemen,ı-ıhh dedim burası olmaz.Zaten YA'da hiç hoşlanmamış,huzursuzlanmaya başlamıştı.Neco fazlasıyla acıkmıştı,hafiften şekeri vardır kendilerinin,dayanamaz bu sebepten açlığa.Söylenmeye başladı ufaktan.Ardından Maltepe civarında bir yerde daha durduk,iner inmez "yok yok burası hiç olmaz" dedim,"çocuk parkı bile yok".Üstelik açık büfe de değil.Sınırlı tabakla kahvaltı mı olurmuş,seç seç bitmemeli,gözün doymalı önce kahvaltı ederken.Oradan da çıktık ama bu kez Neco söylenmenin dozunu artırdı ve "valla en iyisi eve gitmek,size bir yer beğendiremeyeceğiz" deyip hışımla atladı arabaya.Böyle böyle nerdeyse Cadde'ye kadar geldik.Sonra "en iyisi her zaman gittiğimiz yere gidelim" deyip döndük Bostancı'dan.Saatte 11:30 olmuştu bu arada.Brunch  a döndü bizim kahvaltı yani.
Mekana geldiğimizde hemen yanı başındaki açık büfeye gitmeyi tercih ettik bu kez ve çok doğru bir tercih yaptığımızı anladık nihayet.Tabaklarımızı doldurup çıktık bahçeye ve açık havada dingin bir kahvaltı yaptık.Neco'da huzura erdi çok şükür.YA'da gayet sakin ve uyumlu şekilde bitirdi kahvaltısını.Ahhhh ahh dedim içimden derinnn derinnnn...
Neden dedim bende bilemedim..Kahvaltının ardından biraz sahil turu yaptık ve YA'nın çok istediği parka gidip bir süre orda kaldık.Peşinden nedense çok sevdiği Maltepe Park'a gittik onun ısrarları üzerine,pırıl pırıl havayı kapı dışında bırakarak.AVM'de ilk meskenimiz oyuncakçıydı tabi,kendine bir iki oyuncak aldı.Ordan çıkınca bizde birkaç mağaza gezelim bari dedik ama ne mümkün.Biz nereye girmek istesek "hayırrrr oraya girmeyelim" diye kıyametleri kopardı."Ama biz senin istediğin yerlere gidiyoruz,sen mutlu oluyorsun diye,sen de biraz bizim için sabredemezmisin" dediğimizde "hayır ben orda çok sıkılıyorum" diye kestirip attı.Haliyle bu koşullar altında dolanılmayacağından hemencecik çıktık bizde mecburen.
AVM çıkışı saat dörde geliyordu,Neco" hadi ara annenleri çocukları hazırlasın,sahile parka indirelim onları da" önerisinde bulundu."Kaşınıyorsun galiba" dedim,"biraz daha tadını çıkarsana,akşama kadar vaktimiz var" "yok ya özledim onları,alalım boşver" deyince "sen bilirsin" dedim ve aradım annemi.Hatta mangalı almasını da söyledim,sezonu açmanın vaktidir artık.
ZE ve RU bizi görünce deliler gibi mutlu oldular,sanki yıllardır görmüyormuşçasına. Sarıldık, öpüştük, koklaştık ve çıktık tekrar dışarı.Sahilde çarçabuk mangalı yapıp,sucuk ekmekleri mideye indirdik. Çocuklarda keyifle top oynadılar.Hava serinleyince kalkıp son bir mekan ziyareti daha yaptıktan sonra, dingin başlayıp,coşkun devam eden günü oldukça yorgun bitirmiş olduk...


Darısı diğer hafta sonlarına....



14 Mart 2011 Pazartesi

Ne gündü ama...

Bizim çılgın üçlü sanırım aralarında anlaşıyorlar.Şöyle ki;
Cumartesi tüm enerjileriyle anne babalarını çıldırtıp perte çıkarıyor,pazar da azcık sakinleyip gönlümüzü alıyorlar.
Geçen cumartesi nasıl kabus gibi bir gün oldu ise,bu cumartesi ikiye üçe katlayıp dozunu feci halde artırdı.
Sabah uykumdan,ZE'nin yatakta "Arkadaşım Eşek"şarkını pek bir keyifle söyleyerek verdiği konser dolayısıyla,gülümseyerek uyandım.Odasına girdiğimde belli belirsiz bir koku aldım fakat uykudan yeni kalktığım için,koku duyum tam yerleşmediğinden emin olamadım,kokunun işaret ettiği şeyden.Sonrasında kendi odama götürdüğümde "çiçim geldi" deyince altını açtığımda hiç yapmadığı birşeyi farkedince şok oldum."Kaka yapmıştı!!!"Arada çişini altına kaşırmasına alışmıştım ama bu da neyin nesiydi.Azcık gerildim lakin çok üstünde durmadım."Neden yaptın kızım?diye sorduğumda "yooookkkk" diye cevap verdi.Aldım götürdüm banyoya ve poposunu yıkadım.Az önce güne keyifle uyanmama sebep olan ZE hanım,hemen ardından bombayı patlatıvermişti.Hadi hayırlısı dedim.

Canımız kanımız biricik dayımız,cuma akşamından bizde kalmıştı.Dolayısıyla ertesinde kahvaltıyı beraber yaptık.Babamız çalıştı bu cumartesi.
Yine market ziyaretiyle başladım bende güne.Kahvaltı en özel öğünümdür benim ve çeşitin bol olmasına özen gösteririm.O nedenle mutlaka her hafta sonu sabah kalkınca önce markete uğrar kahvaltı eksiklerini tamamlarım.

Gerçi çocuğu üçledikten beri hiçbir öğün uzuuun uzuuuunn sohbetler eşliğinde keyifle tamamlanmadı ama ben her seferinde büyük bir ümitle yine de elimden geldiğince özen göstermeye devam ediyorum.
Marketten dönüp masayı hazırladıktan sonra harala gürele oturduk sofraya.Daha dakkasında YA yine yaptı yapacağını ve çayımı masaya boca etti.Örtü ve yerler çay içinde kaldı.Sükunetle "tamam oğlum sorun değil,sana birşey oldu mu?"diye sordum,O da tavrımdan rahatlamış olacak,yanağıma bir öpücük kondurdu.Ama banyoya giderken kendi kendime epeyce saydırdım,lakin o duymadı.Masadaki onca şeyi tek tek taşıyıp örtüyü kaldırdım ve yeni bir örtü serdim.Ardından bolca "hadi çocuğum tabağındakileri yeeee,yemeyeceksen doğru odana" ikazlarıyla kahvaltıyı nihayetlendirdik.Yine hiçbir şey  anlamadım kahvaltıdan vesselam...

Peşi sıra,daha masayı kaldırmadan,kahvaltısını bitirip ortadan kaybolan veletlerin peşine düşerken,banyoda ZE'yi gördüm ve resmen dehşete kapıldım.İkinci kez kakasını kaçırmıştı.İshal falanda değildi ki.Allah Allahhhh dedim kendi kendime.Beynim zonklamaya,sinirlerim bir genleşip bir yay gibi gerilemeye başladı.Epeyce söylendim bu kez.Meleğim de üzüldü ve ağladı tabi.Sonra gidip özür diledim O da hemen affetti.Melek işte...

Banyo yaptırdım hemen,üstünü giydirip salona geçince canım kardeşimin masayı topladığını,kahvaltılıkları dolaba yerleştirdiğini hatta ortalığı süpürdüğünü gördüm.Sağ kolumdur o benim.İkizler doğduğundan beri her zaman en büyük desteklerimden biri olmuştur.Hiç kıyamaz üzülmeme,yorulmama.Ne zaman bunaldığımı anlasa hemen giriverir araya,ya alıp dışarı çıkarır yahut bulunduğum yerden uzaklaştırıp onları oyalayarak biraz nefes almama olanak tanır.Hakkını hiç ödeyemem kardeşim,Allah herşeyi gönlüne göre versin,kalbinin nuru tüm yaşamına ışık tutsun inşallah.Haziranda evleniyor,dilerim ömür boyu mutlu olursunuz canım.

Hemen ardından bahçeye çıkardı çocukları,bende fırsattan istifade makinaya çamaşır attım,yıkanmışları astım YA'nın odasını ve mutfağı toparladım.Peşinden de ağlamaları birbirine karışarak tüm apartmanı inletir halde geldi veletler.Üçü birden,kulakları sağır,beyni felç eder nitelikte ağlıyorlar,"Ne oldu,neden ağlıyorsunuz?" diye sormamı duymuyorlardı bile.En sonunda bende onların sesini bastırır şekilde "yeterrrrr,susuuuuuunnnnn artıkkk" diye bağırınca,dozu biraz düşürerek ama hala ağlar halde "biz eve gelmiycez,bahçede oynıycazzzz"diye cevap verdiler.Sevgili dayımız eve gideceğinden,onları getirmek zorunda kaldığındanmış bütün patırtıları.Güç bela susturup aldım hepsini banyoya ve sırayla banyo yaptırdım,önce ZE'yi ,ardından YA'yı, peşi sıra da dayımız gitmeden,son bir hamleyle RU'yu yaptırdı.Üstlerini giydirip saçlarını kuruttuktan sonra öğle uykusu öncesi sütlerini ısıtmak için mutfağa geçtim.Yorgun ve az önceki ağlama krizinden dolayı gergin halim ortama negatif elektrikler yaymaya devam ettiğinden,sütü ısıtıp biberona koyarken dengesi bozuldu ve yerler,çekmece kulpları ve tezgah süt damlalarıyla sıvandı.Ellerim titremeye,gözlerimden ateş çıkmaya başladı.Dişlerimi sıkıyor,kendi kendime deli gibi söyleniyordum.Bütün herşey el ele vermiş beni bugün tımarhaneye göndermeye uğraşıyorlardı sanki.Aklımdan geçen şeyleri düşündükçe,kendime kızdım sonradan.Yerleri ve tezgahı temizledikten sonra sütlerini ellerine verip yataklarına koydum ve iki hikayenin ardından çıktım odalarından.ZE uyumuştu RU'da uyurdu nasılsa.Bu arada dayımız eve gitmişti bile.Artık üç küçük cengaverle evde başbaşaydım,neyse ki ikisi uyuyordu.Peşinden YA'nın yanına geldim O da yere uzanmış arabasıyla oynuyordu.Bende azcık PC nin başına oturayım bari dedim.Kısa süre sonra bir baktım ki YA'da yerde uyuyakalmış.Aldım yerine koydum ve derin bir ohhhhhhhhhhhh çektim.Derinliğinin yankısını okuyanların bile duyduğuna eminim:)
Sükunetin hakim olduğu 1,5 saatin ardından RU uyandı,yaklaşık 15 dk sonra da YA.Silkelenip,sessizliğin etkisiyle rehavete kapılan bünyeyi kendine getirdim.Ardından kapı çalındı,gelen annemlerdi.İzmit'e kızkardeşime gitmişlerdi.Dönüşte,düşünceli dayımızın tembihleri sonucu bize uğramışlar,sevindim tabi görünce.Onların gelişinin ardından ZE'de uyandı ve kaldığımız yerden devam ettik finishi belli olmayan bu zorlu maratona....

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Neyse ki,annemler evlerine giderken RU ve ZE'yi de yanlarında götürdüler ve sükunetin hakim olacağı koskoca bir pazar gününün hayaliyle,saadet içinde koydum başımı yastığa.
Yaşasın tek çocuklu özgürlükkkk.....

Bu düşündüklerimden ötürü utanmalı mıyım?


12 Mart 2011 Cumartesi

Gelinlik Mim

Aylincim mimlemişti yanlış hatırlamıyorsam,gecikmeli de olsa cevap vereyim istedim.
Düğün fotolarına dair çok hoş datalar yok elimde zira ne saçımdan ne de makyajımdan hiç hazetmemiştim.Bir gelinin başına gelebilecek en büyük talihsizlik gelmişti benim başıma.Kuaför salonunun elektrikleri kesilmişti ve bir süre yarı fönlü halde öylece beklemiştim.Sonra da geç kalma telaşından alelacele bir topuz ve maskaraya çevrilmiş bir makyajla salondan çıkmak zorunda kalmıştım.Ahhh vakit olsa silip o makyajı kendim en alasını yapardım ama vakit dardı işte...
Neyse,o günden kalan birkaç foto arasından bir iki tanesini buldum ve puslu da olsa ekliyorum.
Yıl 2002 - Yaş 25

Pek bir pastoral:)
stüdyo fotoları rüküşlük abidesi,çağın ötesinde...
Geleneksel kına gecesi merasiminden
Ben böylesi merasimlerden hiç hoşlanmayan biriyim,lakin hazetmediğim ne varsa hepsini yaşadım evliliğe giden yolda ki aşamalarla ilgili.Mesela kına gecesi,düğün,çalgı,çengi,gürültü,patırtı,hengame,yorgunluk,hiç gözümde yoktur.Gereksiz detaylar diye addederim,bana kalsa kendi aramızda sade bir nikah kafidir,sonrada dostlarınla yiyeceğin bir yemekle güzel geceye noktayı koyarsın.Ama düğün seven bir erkek tarafına denk gelince,benim dışımda gelişti bir sürü şey ve bende çok itiraz etmek istemedim açıkçası.
Benim dışımda herkes kurtlarını döküp bir güzel rahatladılar:)



9 Mart 2011 Çarşamba

Son Gelişmeler ve Hafta sonu kaosu...

İçimden yazmak gelmiyor,tüm şevkim kaçtı maalesef.Durum ne olur,ne biter bilmiyorum ama ben sanırım artık umudumu yitirdim.Bu nedenle .com uzantılı domain almak için araştırmalarımı yaptım ve yakında yeni adresimizle aranızda olacağız inşallah.
Bu arada yazamadığım dönemde Yaruzelerde neler gelişti neler değişti az buçuk haberdar edeyim.

  •  RU ve ZE de artık okullu oldu.Abilerinin devam ettiği okula onların da kaydı yapıldı ve artık ikizlerimde okullu oldular.İlk birkaç gün epey zorlandık adapte olmakta.İkiside çığlık çığlığa ağlayarak tepkilerini ortaya koydular. "Biz küçüküz,küçükler okula gitmez,ananeye giderler" diye de dile getirdiler dertlerini,ancak başka türlüsü ihtimaller dahilinde olmadığından,iki gün sonunda,zoraki uyum sağladılar okula.Bir hafta devam ettikten sonra,bir hafta tatil yaptılar o ayrı....Evet erken tatile girdiler,nitekim YA'nın yaydığı virüslerden nasiplerini alarak su çiçeği geçirdi her ikiside.Önce ZE de başladı.Öğretmen akşam üstü okuldan aradı ve ZE'nin su çiçeği geçirdiğini iletti.Bende birgün öncesinde "Çok şükür ikizlere bulaştırmadan atlattık" diye kendimi avutuyordum.Gerçi şimdi "amann iyi ki geçirdiler de bu sıkıntıyı atlatmış olduk,ilerde daha sıkıntılı olabilirdi,zira okula başladıklarında geçirirlerse devamsızlık sıkıntısı olacağından böylesi daha iyi oldu" diyerek derin bir ohhh çekiyorum.Eve geldiklerinde ZE'de herhangi bi r hastalık belirtisi oluşmamıştı henüz.Nitekim YA üç gün boyunca sere serpe yatak döşek yatmıştı yavrucak.Ateşi falanda yükselmişti ayrıca tüm gün mütemadiyen uyumuştu.ZE'ninde öyle olacağı kaygısıyla sabahı ettik.Sabah mecburen işe gittim,çünkü ay sonları işler daha bir yoğun olduğundan zaruri idi gitmem.Allahtan babamızın devam zorunluluğu olan bir işi olmadığından(kendi işini yapar kendileri) evde onlarla kalabilecekti.Yoğun ve sıkıntılı bir haftanın startını vermişti yine.Asıl sürpriz ile sabah karşılaşacaktık.RU uyandığında farkedildi ki su çiçeğinin en babasını O üzerine çekmiş.Saç diplerinden kulak içlerine kadar her yeri benek benek.Narin teni kabarcıklarla dolmuş.Ama YA'dan farklı olarak şükür ki herhangi bir halsizlikleri, ateşleri,bitkin halleri olmadı miniklerimin.Her zaman ki gibi,güçlü bünyeye sahip(maşallah) ZE hanım yüzündeki iki üç,vücudundaki tek tük kabarcıklarla en ucuz atlatan kişi oldu bu çiçek serüveni.Şükürler olsun.
  • YA epeydir satranca müthiş şekilde ilgi duyuyor,bu çok sevindirici tabi.Neticede zekayı geliştiren, faydalı bir oyun ve dahi spor.Her akşam okuldan döner dönmez babasına "baba hadi satranç oynayalım,lütfen" diye arzuhalini dile getiriyor,babası da mümkün olduğunca ricasını yerine getirmeye çalışıyor.O üşense de ben dürtüklüyorum çocuğun hevesini kırmaması adına.Öylesine dikkatli ve konsantre oynuyor ki,ne kadar ciddiye aldığının ve önemsediğinin en önemli göstergesi bu, bu da beni ziyadesiyle mutlu ediyor.Rok yapmak,çoban matı,şah çekmek vs vs... gibi satranç terimlerini onun ağzından duymak oldukça memnuniyet verici.Hele ki satrancı bilmeyen biri için daha bir takdire şayan geliyor durum.Acaba diyorum bir kursa falan da mı göndersek,okulda öğrendiği yeterli oluyor mu?Çok hevesli çünkü,belki de yeteneği vardır,belki de bir Karpov,Kasparov potansiyeli falan vardır da biz farkında değilizdir kimbilir.Anneye kargası kuzgun görünürmüş ya o hesap belki de anlık bir ilgidir ama ben önemsiyorum.En azından kapıdan içeri girer girmez satranç oynama isteği duyuyor olması bile kayda değer bir bulgu değil midir?
  • Birde futbola ilgisi var bu aralar.Fenerbahçe taraftarı maalesef : ( Birkaç kez dayısı ve babasıyla maça gitti,onun etkisiyle sanırım şimdilik FB taraftarı.Şaka bir tarafa,isterdim tabi Cimbom taraftarı olsun ama onun tercihi,saygı duymaktan başka yapacak bişey yok.Üstelik bu konudan daha önemli şeyler var hayatta dimi?Neyse,maçları ilgiyle takip ediyor.koridorda çift kale maç yapıyor.Hatta salona da taşımak istiyor ama anne engeline takılıyor,anne topu atma,patlatma tehditlerinde bulununca çaresiz menziline geri dönüyor.Hafta sonları,evimizin önündeki basketbol sahasında bütün hünerlerini sergiliyor babasıyla.Çokta keyif alıyor bu işten...

Bazen o kadar çok zorluyorlar ki bizi,alıp başımı çekip gidesim geliyor.Mesela Cumartesi kabus gibi bir gündü.Sabah ilk RU uyandı,standart durumumuz budur zaten.Arkasından ZE ve en son YA...Yatakta sevişme,öpüşme faslı pek bir keyifli ve uzun sürdü,en sevdiğim yanı da bu zaten.Yatak faslı bitince uzun günün, yoğun mesaisinin startı verildi.Kahvaltı için anne dışarı çıktı,kahvaltı çeşitlerini artırmak için markete gitti,dönüşte köşede ki taş fırın simitçisinden çıtır çıtır sabah simitlerini aldı ve eve dönüp mükellef bir hafta sonu kahvaltısı hazırladı.İşin buraya kadar olan kısmı mükemmel.O caaanım kahvaltı,3 küçük veledin yarattığı kaos ve kargaşayla,hayli nahoş bir seramoniye dönüştü.Apar topar,tatsız tuzsuz,keyifsiz,sinirlerimizin gerim gerim gerildiği halde tamamlandı ve arkası da çorap söküğü gibi geldi gerginliklerin.
Kahvaltının ardından anne ortalığı toparlarken baba da sağolsun elinden geldiğince destek verdi anneye.Çocuklarda kah minik lego parçalarını etrafa yayarak,kah satranç taşlarını sağa sola fırlatarak,kah salonun ortasında top oynayarak,kah banyoda diş fırçalama ya da çiş bahanesiyle üst baş sırıl sıklam ederek desteğin en babasını!!! asıl onlar verdiler.Asıl can sıkıcısı ise eften püften sebeplerle birbirlerine girerek "anne RU bana şunu dedi,anne ZE beni ısırdı,anneeee YA bana vurdu,anneeeee ....." şeklinde süre giden şikayetlerle zaten kahvaltıdan gergin olan tellerimin ara ara kopma noktasına gelmesine sebebiyet vermeleriydi.
Bağırıp çağırma kredimin dibine vurdum gün sonunda.
Haa birde, birinin çişi geldi mi her ne hikmetse,esneme misali anında diğerine sirayet ediyor ve peş peşe çiş nöbetine gidilip geliniyor ki o da ayrı bir eziyet nedeni.Susamak,keza oda aynı."Anne susadım" ,"bendeeee" mutfak su yolu haline geliyor,off ki ne offf...
Öğle sonrası Neco'ya güneşli havayı fırsat bilerek"hadi dışarı çıkalım,hem hava alsınlar,hemde eforlarını orda sarfetsinler" teklifinde bulundum,evdekinden daha az yorucu zira dışarıda olmak.Hazırlanıp çıktık,ben pek bir özenli giyindim,makyajlar yaptım,fönler çektim,sanırsın dışarda yemeğe falan gidiliyor,hepi topu umuma açık bir çocuk parkı.Gel gör ki,bunca hazırlığı evin önündeki mütevazi park ve basket sahası için yapmışım zira çocuklar ille de bu park diye tutturdular,envai çeşit edevatın bulunduğu park dururken.Anlamak imkansız çocuk milletini.Ehhh peki dedik ve ben pek bir kokoş halimle,evin önündeki mahalle parkının bankında,elimde yedek kıyafet,atıştırmak için hazırlanmış meyve,kraker,sabahtan kalan simitler ve su ile doldurduğum poşet ile bacak bacak üstüne atıp kuruldum.Çocuklarda parkta,kah kumda oynadılar,kah kaydılar,kah sallandılar YA ve babası da basketbol sahasında top oynadılar.Geçen 1 saatin ardından sıkıldım haliyle ve Neco'ya "hadi eve götürelim,küçükler uyurlar sende YA ile vakit geçirirsin,ben de pazara gidip azcık dolanayım " teklifinde bulundum."İki saat vakit ver bana" dedim."Sen gelmezsin iki saatte" dedi."Gelirim meraklanma" diye teminat verdim.O da "iddiaya girelim,hadi sana iki saat 17:45 te evde olmazsan iddiayı kaybedersin" dedi ve ödülü belirleyip ben arabaya atladığım gibi Pendik pazarında aldım soluğu:)
Yaşasın özgürlük nidaları eşliğinde tabi...

Çok severim Pendik pazarını,her çeşit ürünü uygun fiyata ve mağazadakine eşdeğer kalitede bulabilme imkanı var ve çokta büyük.Gez gez bitmiyor yani...Bende böyle tezgah tezgah gezerken saatin farkına varamamışım haliyle;)Farkettiğimde saatin dolmasına 10 dk vardı.Alelacele çıktım pazardan lakin çok kalabalık olduğundan ordan çıkmak bile neredeyse 10 dk mı aldı,birde ekmek almak için markete uğramak zorunda kaldım.Eve vardığımda saat 18:00 idi,dolayısıyla iddiayı kaybettim,ama çok üstünde durmadık ikimizde.Eve vardığımda çocuklar uykudan uyanmış,haliyle acıkmış ve dolapları tırmalamaya başlamışlardı.O yorgunluğun üstüne birde aç kurt kıvamına gelmiş çocuklarla birlikte yemek hazırlamak büyük strese sebep oldu tabi."Anne ben nesquik istiyorum,anne ben bebe bisküvisi istiyorum,anne sakız,anneeeee çikolata,anneee annneeeeeee!!!!!!!!!!
Anne de en sonunda cazgır modunda bir bağırtı eşliğinde mutfak kapısını kilitledi ve içeri girmelerini engelleyerek sakin bir ortam yaratmanın huzuruyla işini tamamladı.
Yemekler her zaman ki karga(ma)şa ile yenildi ve uyku saatine kadar türlü atraksiyonlarla gece tamamlandı.Ohhhh....
Üç çocukla hayat gerçekten çok zor.Hele ki yaşları birbirine çok yakın ve küçüklerse...
Ama tüm zorluklarına rağmen çok seviyorum her birini,
Allah sabır ve kolaylıklar versin cümlemize...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

* Cumartesi oldukça stres yüklü bir gün olmasına karşın,pazar bilakis bir hayli keyifli geçti.Onu da fırsat bulursam en kısa süre de yazmak niyetindeyim.
* Resimler malum hafta sonundan...

3 Mart 2011 Perşembe

Olmadı...

Çok üzgünüm,çok ıssızım,çok mutsuzum,çok kızgınım,çok çok çokkkk...
Nasıl yaa?,diyorum,
Nasıl olur?,
Kim benim evimin kapılarını benden habersiz ve benim hiçbir suçum günahım yokken mühürleyebilir?
Bu ne cüret!!!
Kim soktuysa birilerinin kovanına çomağı,git onun kapısına vur kilidi,mühürü...
Ben bu memleketi ve memleketimin yetiştirdiği bu zihniyetteki kişilikleri,kurumları anlamakta zorlanıyorum,varsa anlayan birileri bana da izah etsin bir zahmet.
Burası benim yuvamdı,çocuklarıma bırakacağım en güzel en özel paylaşımlarımın ev sahibiydi.
Sığınağımdı kimi zaman,
Kimi zaman dertortağımdı,
Misafirlerim vardı,misafirliğe giderdim,
Keyifle okur,keyifle yazardım,
Elimi,kolumu,kanadımı kırdılar...
Anılarımı gasp ettiler,


Ne yapmalı,ne etmeli bilmem ki...
Şimdilik hiçbir yere taşınmayı düşünmüyorum,evimi boşaltmıyorum,direneceğim sonuna kadar,
En olmadı,kiracı olmaktan vazgeçip ev sahibi olmayı seçerim belki...
Ama buralarda olacağım,
İNATLA...
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Related Posts with Thumbnails