Su sıra;pençesine,ağzına layık bulduğu bilhassa başımızın etini en baş köşeye oturttuğu,herşeyi takan yeni bir sendrom canavarıyla başbaşayız.O canavarla girişilen mücadeleye de şu ismi uygun bulduk:
"Benim" savaşları...
Ellerine geçen her ne ise üçünün birden üstüne üşüşüp "Benimmmm" diyerek yarattıkları kaosu çözmeye, "Birleşmiş Milletler Barış Gücünün" bile güç yetireceğine imkan ihtimal vermem olanaksız.Hal böyle olunca,aciz bir anne olarak,bu savaştan layıkıyla galip çıkmak pek de mümkün olmuyor umumiyetle...
Galip çıkmaktan da geçtim,sonrasında üstüme yapışan vicdan muhasebeleri ve beraberinde getirdiği iğrenç migren ağrıları,durumu öyle ağır hale getiriyor ki,toparlanabilme aşamasında epey efor sarfettmem gerekiyor.
Nasıl birşeydir? Nasıl başa çıkılabilir? Üstesinden gelinebilir mi? Ne zamana kadar sürer? gibi cevabını az çok bilmekle birlikte tatbikte tıkanıp kaldığımız yığınla sorunun,bir an önce en az hasarla üstesinden gelinip,zafer sarhoşluğu keyfini yaşamak istiyor gönlüm,hemde can-ı yürekten...
Hangi biriyle başa çıkayım kardeşim,birine laf anlatmaya kalksam öbürü başka bir sorunla çıkageliyor karşıma,yahut ağlama krizlerine girip durumu daha içinden çıkılmaz hale getiririveriyorlar.
Mesela:
Her sabah kahvaltıda fiks bir kriz sebebimiz vardır bizim:
"Mor Yumurtalık Krizi"
Zamanında,henüz veletler ufak ve ben bu menem durumun ne harplere sebep olacağını bilmez,saftirik,toz pembe rüyalar gören ve cahil bir taze anne iken,her biri farklı renkte,camdan çok şirin 5 adet yumurtalık almış idim.Nerden bilebilirdim ileride bu şirincikler yüzünden her sabah kahvaltılarımızın full doz krizle başlayıp perişanlıklar içerisinde süregiderek,benim tarafımdan en sefil halde sonlanacağını...
Bunu aşmak için bir iki denemelerim oldu,şöyle ki;
Sofraya ilk önce oturan "Mor Yumurtalığa" sahip olma hakkını elde edecek.İşe yarar gibi olduysa da,zaman sonra çamura yatmaya başlamalarıyla bu çözüm,çözümsüzlüğe terk etti yerini.
Şimdilerde "Mor Yumurtalığı" sofraya getirmeyerek krizi büyük ölçüde engellemekle beraber,arada "Ben Mor Yumurtalığı istiyorum" isteklerini " O kirli" diyerek geçiştirmenin daha kolay başedilir bir hal aldığını söyleyebilirim.
Ne alırsanız 3 tane almak zorundasınız -ki bu aile ekonomisini ciddi şeklide sarsıyor,üstelik zaten çok ta büyük olmayan evin çingene çadırından farksız hale gelişi işin daha sinir bozucu tarafı.Beri yandan,3 tane bile alsanız onlar anlaşılmaz şekilde yine ve yeniden mutlak bir huzursuzluk nedeni peydah ediyorlar.
"Yok o benimkiydi, yok ben sünger Bob'luyu istiyorum,yok ama onun ki benimkinden daha büyük,yahut daha güzel(birebir aynı olsalar dahi) vs vs vs..."
Bu sabah,dün akşamdan baki,ebeveynler arası ufak çapta çatışma sebepli bir gerginlikle uyandım güne.Böylesi zamanlarda, kıl tüy herşey beni yayından çıkmaya can atan gergin bir ok misali,sebepsizce,anında ve tüm şiddetiyle rahatsız eder.Üstüne,çocukların olur olmaz her nedenle bir karmaşa ortamı yaratmaları eklenince,yer altında pusuya yatmış,et kokusu almasıyla birlikte ortalığı birbirine katan ucube bir yaratık gibi dehşet saçar,bununla birlikte yarattığım enkazın arkasından oturur ağıtlar yakarım.Bu böyle sürüp giden divane bir döngüdür.
İşte bu sabah,bu gerginlikle birlikte açınca gözlerimi,baştan 1-0 mağlup başladım güne.Olumsuz tüm elektriği var gücümle çektim üstüme.Hal böyle olunca evren de eksik kalmadı yapacaklarında.
Önce iki bücürün altına kaçırdıklarına şahit oldum,çok üstünde durmadım,hatta hiç,çocuk bu yapar.
Ardından duşa sokma savaşı verdim,tüm gücüyle ağlayan ZE'nin sesini bastırabilmek için bir kaç girişimde bulundum,öyle böyle zaferi kazandım,
Giydirmek için peşlerinden kaç tur attım,onu hiç saymadım.
Peşi sıra paylaşılamayan yeni alınmış puzzle savaşı başladı,geçiştirdim öylece,
Kahvaltıda bilmem kaç milyon tane "Hadi" ledim,"Çabuk"dedim,"ağzındaki yut"diyerek kükredim bilmiyorum.
Balkondaki scooter a sahip olabilmek için girişilen kafa kol mücadeleleri ve ellerinden alıp kapıyı kilitlememle birlikte ikisinin birden cıyak cıyak bağırmak suretiyle tüm apartman sakinlerine verdikleri rahatsız edici konçertoyu defetmek haylice gerdi ve yordu,
Devamında,dişler fırçalanırken,saç taranırken,üst baş dertop edilirken,girilen mücadeleler neticesinde stresim iyice tavan yaptı,
Ve en son kapıdan çıkarlarken,o anki asabiyetle gerekçesini tam hatırlayamadığım bir nedenle çıkarılan karmaşa bardağı taşırdı ve RU'yu orta şiddette sarsmamla doruğa tırmandı.Bu kaosun yarattığı gerginlikten daha fazla nasiplenmememiz adına onları uğurlamadan derhal ortamdan uzaklaşarak YA'nın odasına geçtim ve biraz önce çocukların paylaşamadıkları puzzle ı nedensizce yapmaya koyuldum.Neden sonra içine düştüğüm durumun vehametini anlayıp birazcık kendime geldim ve hıçkırıklarla bağıra bağıra ve hatta böğüre böğüre ağlamaya başladım.Öyle ki ağlamaktan yorulduğumu hissettim,ama sanki akıttığım her damla gözyaşı içimden dışıma akıtmaya çalıştığım zehir zerreleriydi.O zerreler bedenimden ayrılınca daha sabırlı,daha müşfik,daha sakin bir anne olacaktım sandım.Onca aymazlığıma rağmen hemde...
Bunca debelenmenin ardından payıma düşe düşe,öğlen sonuna dek devam eden dehşet bir migren ağrısı ve eşliğinde mide bulantısı kaldı...