25 Mayıs 2011 Çarşamba

Güneşe merhaba...

Hava misss...
Çok şükür sonunda gösteri güneş yüzünü.Pek naz  etti bu yıl...
Ruhum cıvıldıyor güneşi görünce.Sonbaharda doğmuş olmama rağmen yaz mevsimine taparım adeta.Ne denli sıcak olursa olsun gık demez bilakis memnuniyetle karşılarım.Gri havalar daraltır içimi,kasvet ruhuma sirayet eder,tadım kaçar.Keyif vermez hiçbir şey,keyif almaya da meyilli değildir zaten halet-i ruhiyem.Kocaman evrende yapayalnız kalmışım hissi verir adeta.Velhasıl-ı kelam hiç hazzetmem böylesi havalardan,ruhuma sardığı hicran duygusundan mütevellit.
Gelgelelim bahar ve yaz,çıkarır beni çepeçevre sarıldığım bu zalim duygular yumağından.Bir anda bambaşka bir ahenge bürünüverir gönlüm,renk cümbüşüne dönüşür ruhum,ebemkuşağının türlü çeşitli renklerine nispet yapar bedenim,bu şenliğe eşlik eder her zerrem.İstesem de karamsar olamam böyle havalarda.Yüreğim bir kuşun kanat çırpışı misali pır pır,hangi dala konacağını bilemez.Sonunda yine o kasvetle birlikte inzivaya çekileceğini bilse de tadını çıkarır anın ve sonsuz özgürlüğün.
Mutluyum,huzurluyum bu ara,zaman zaman kesişse de yolum çıkmaz sokaklarla,kaçar adım uzaklaşıyorum bakmadan ardıma.Ne var her daim doğsa güneş ruhuma...

Güneşe merhaba....

Yaa bu şarkıya ne demeli...


ilhan irem - anlasana | izlesene.com



18 Mayıs 2011 Çarşamba

Bodrum'da Tatil Fırsatı

Bodrum'da ultra lüx bir otelde muhteşem bir tatil geçirmek istiyorsanız,sizi aşağıdaki linke alalım lütfen...
Hemen üye olun,sizde bu şansa dahil olun.

Buraya bir tık

16 Mayıs 2011 Pazartesi

3'e 1 kala...

3 yaşımıza 1ay kala huylarımızda inanılmaz değişimler var bu ara...
ZE hanımda özellikle...
O,halim selim,melek soylu, güzel huylu, sakin, uyumlu, sevgi kelebeğinin yerini şimdilerde, asi, dediğim dedik, dik kafalı, saldırgan, huysuz,yaygaracı bir delibaş devraldı.
Öyle böyle değil,hele katlanılır türden hiç değil.O anlarda kendime hakim olmakta epey zorlanıyorum,ama çevremdekiler ısrarla ne kadar sabırlı olduğumdan dem vuruyorlar.
Sabah okula gidecek,giysilerini çıkarıp gösteriyorum:
-"Hayıııııırrr ben onu giymiycemmmmm"
-"Ama çok güzel bak,üstelik sana da çok yakışıyor"
-"Hayırrrrr ittemiyorum,ben Hello Kittyli giycemm"
-"Ama annecim hep aynı şeylerde giyilmez ki"
-"Giycem işte,ben onu giymiycem(benim önerdiğimi)"
-"Ayyyyhhhh tamam ne istiyorsan onu giy" ee pes yani...
Mütemadiyen her sabah yaşanan manzara bu.İkizi RU ise ne giydirirsen razı,oğlan işte...
Bu sabah tutturdu illaki mor eşofman altını giyecek,ee hadi giysin dedim,ama baktım ki popo kısmında dikiş atmış,sökük var:
-"Annecim o sökülmüş,onu giymeyelim,ben onu dikeyim,yarın giyersin,şimdi bunu giy olur mu?" diye eline başka bir mor alt veriyorum,
-"Hayırrrr ben bunu giyicem"
-"Ama kızım bak burası sökülmüş,olmaz ki böyle,popon görünür sonra"
-"Hayır bişey olmaz ben bunu giycem" dedi ve giydi bile,
-"ee tamam çıkar o zaman şimdi dikeyim öyle giy", cevap aynı:
-"Hayır işte"
-"Amannnnn ne halin varsa gör,uğraşamayacağım seninle"
Sökük öyle çokta büyük olmadığından çok üstünde durmadım artık,tahammül gücüm tükenirse ortaya avaz avaz bir durum hakim olur ki bunu da bünyem hiç kaldırmıyor.
Geçenlerde İzmit'e çok çok yakın bir arkadaşıma(hatta kardeşten öte) kahvaltıya gittik,Hacer(müstakbel gelinimiz),kardeşi Seda ve kız kardeşimle birlikte.Eee birde ZE hanım tabi...
Gittik,kahvaltımızı yaptık,oturduk keyif çayları,kahveleri içtik,bol sohbet muhabbet herşey yerinde,herşey süper.Arkadaşım Sırma'nında İlkim adında çok şeker bir kızı var,ZE'den 2 ay küçük.Çok bilmiş,çok fırlama bir velet.Gel gör ki bu iki sıpa,ota ..oka herşeye kavga ettiler,hiçbir şeyi paylaşamadılar.Bu duruma alıştık,evden aşinayız ama dışarı çıktığımızda ZE hanımın yaşattıkları fecahatti.
Önce İlkim'in puseti için etmediğini bırakmadı.Ben yanımda götürmemiştim,Sırma da İlkiminkini açınca kıyamet koptu.
İllaki kendisi binecekmiş,ama o İlkimin desekte nafile,parçalıyor kendini,yerlere atıyor.Bende en sonunda bıraktım elini,ne halin varsa gör ben gidiyorum dedim.
Kimin umrunda,döndü arkasını ters istikamete doğru hızlı adımlarla yürüyor.Ben ona tavır yapacaktım oysaki...
Arkasına bile bakmadan gidiyor,baktım dediğim dedik takıldım peşine mecbur.Koştur koştur zor yetiştim,az kalsın yola çıkacaktı.
Elinden tutmak isterim,tutturmaz,sakinleştirmek isterim,mümkün değil.Katır damarı tuttu bir kere.En sonunda "ahhhh yeter artık"deyip kaptığım gibi kucağıma,deli danalar gibi böğüre böğüre ağlaması eşliğinde devam ettik yolumuza.Ama bu nahoş tavırları gün boyu devam etti.Bezdirdi ve götürdüğüme götüreceğime pişman etti beni.Oysa ki bir zamanlar,sakin,muhlis tavırlarından dolayı bu tip tek kişilik gezmelerde hep o eşlik ederdi bana.Kontrol etmesi daha kolay olduğundan  nitekim.
2,5 yaş sendromu bizde biraz tehirli lakin acısını çıkarırcasına sancılı başgösterdi. Isırmalar,sıkmalar,mıncıklamalar,vurmalar,köşeye sıkıştırmalar,çocukça şiddetin masumane haliyle her türlü varyasyonlarını kendisinde görmek mümkün.Bu çok canımı sıkan bir durum.Halbuki elimizden geldiğince şefkatli davranmaya özen gösteriyoruz,haa arada tarafımca çıldırma nöbetleri olmuyor değil ama bu denli saldırgan olmasına sebep olacak kadar vahim değil kanımca.Sanırım bu bir süreç,bir süre sonra geçip gidecek.Ya da umarım öyledir.Oğullarımda böyle bir tutuma hiç şahit olmadığımdan,kendisinden hiç ummadığım kızımda rastlamak şaşırttı beni.Ama umuyorum ki geçecek,geçmesi lazım...
Bir de bu aralar başka bir can sıkıcı durum daha ortaya çıktı ki,bu mevzudaki sıkıntımı körükledi resmen.
Her can sıkıcı durumda,canını sıkan kim olursa "Sen ..oksun" (kaka kelimesinin argodaki versiyonu) diyor. :((
İlk duyduğumda ağzım açık kaldı,nerden duydu?nasıl oldu?derken cevabı kendim buldum.Kısa bir süre önce dayımızla birlikte,Ata Demirer'in "Eyvah Eyvah 2" adlı filmini izlemiştik.İçinde küfürvari şeyler olmadığını duyduğum ve çokta eğlenceli bir film olduğunu bildiğimden izlemelerinde sakınca görmemiştim.Lakin anladım ki çocuklar içinde cımbızla çekiyorlarmış.Nitekim sahnenin birinde, Hüseyin kız arkadaşını görmek için evinin önüne gidiyor ve panik halinde ördeklerin dışkıladığı yere düşüyor.Her yanı pislik oluyor.Babası ne olduğunu sorduğunda "Ördek ...okuna düştüm" diyor.Çok gülmüşlerdi bu sahnede,birkaç kez de tekrar edip gülüştüler hatta.Ayıp olduğunu söyleyip uyarsamda akıllarında öyle bir yer etmiş ki,unutmamışlar.Özellikle ZE hanım.YA ve RU kullanmıyor şükür ki.Lakin ZE her söylediğinde RU şikayet etmek için yanıma geliyor  ve ben ZE'yi uyardığımda bundan müthiş bir haz alıyor.Okulda da tekrarlıyormuş bu can sıkıcı tutumları ne yazık ki.Bu da beni ziyadesiyle mutsuz ediyor.Ne şekilde davranacağımı şaşırıyorum.
Uzmanlar yaptığının yanlış olduğunu anlatın diyorlar..Eee anlattım,hemde kaç kere.
Kısa süreli molalar verin diyorlar,ee onuda yaptım,cıkkk olmadı.
Görmezden gelin,üstünde durmayın,olumsuz tavırlarınız bile onun nazarında ilgi çekmek olarak addedilir ve tavrına devam eder diyorlar,onu da denedik,yok anam oda olmadı.
En son klasik biber sürme tekniğini !!:) bile denedim yok yok yok.Ne yaptıysam henüz vazgeçiremedim bu çirkin tutumdan.
Biliyorum ki,o tüm şirinliğiyle,en masum haliyle bunun ne anlama geldiğini bile tasavvur edemiyor,tepkisini bu şekilde dile getiriyor sadece.Ne yapmalı ne etmeli,bir uzmandan destek istemeli sanırım...

Evlilik hazırlıkları...

Günler yoğun,yorucu ama oldukça keyifli,şükürler olsun...
Bu aralar Haziran sonu evlenecek olan erkek kardeşimin evlilik hazırlıkları ile uğraşıyoruz,hummalı bir biçimde...
Ev tutuldu çok şükür,hemde bize epey yakın,çok seviniyorum tabi.Kardeşimi çoook seviyorum haliyle,uzaklaşsak çoook üzülürdüm.Kız kardeşim uzak maalesef,en azından biri yakın olmalı.Gelincağızımız yabancı değil,o nedenle zaten iyi anlaşıyorduk,umarım böylede devam eder.

Eşyaları hazırlandı ufak ufak,birkaç eksik kaldı.Halılar,perdeler,boya badana işleri,aplikler...Aslında eksikler bitmiyor,kimbilir daha neler neler var.Sıfırdan bir ev ortaya çıkarmak,zahmetli ve teferruatlı bir iş nitekim.Eskiler bir yatak,bir döşek,birkaç kap kacakla samanlığı seyran ediyorlarmış ancak şimdi durum oldukça farklı.O samanlığın seyran olabilmesi için maddi ve manevi epey efor sarfetmek gerekiyor.
Bu işlerden bende en az onlar kadar keyif alıyorum.Sağolsunlar,her aşamada benimde fikrimi almaları, dahası benden destek istemeleri çok hoşuma gidiyor.Bende elimden geldiğince yanlarında olmaya çabalıyorum,bazen "acaba fazla mı karışıyorum?" diye otokontrol yaptığım oluyor,lakin onlar sürekli minnet duyarak bu düşüncemin yersiz olduğunu gösteriyorlar bana...
İşten ayrılmış olmam bu aşamada çok iyi oldu aslında.Her işte bir hayır vardır derler ya,gerçekten oldukça hayırlı oldu.Düğün sonuna kadar da işe başlamamak hayırlı olacak zannımca...
Önümüzdeki hafta Hacer'in ailesi gelecek,ondan sonra da biz gideceğiz Hacerciğimin eşyalarını almaya.İşin bu kısmı oldukça hazin aslında.Yıllarca yaşadığın evden ayrılıyor olmak,orda bulunan eşyalarının toplanıp götürülmesi ve artık o eve misafir olarak gelip gideceğin fikri biraz üzücü.Ama doğa kanunu bu;sevmek,sevilmek,birleşmek,üremek aile olmak gerek.Doğanın dengesini bozmamak gerek:))
Bizde bu yollardan geçtik bir zamanlar.9 yıl önce tamda bugün sözlenmiştik,dün gibi sanki.O kadar apar topar olmuştu ki bizimki,nasıl geçti,neler yaptık,neleri atladık hiç bilemedik.Tanışmamız ve evliliğimiz arası topu topu 5 ay,ne acelemiz vardıysa sanki...Tadını çıkarmalı idi o vakitlerin,sindire sindire,geniş geniş hazırlanmalı idi evliliğe.Ama Neco sağolsun,soktu iki ayağımızı bir pabuça,yangından mal kaçırır gibi apar topar girdik o yola.Bir baktım evlenmişiz:)))Kötü mü oldu?Olmadı elbet,çok şükür,ama daha geniş vakitte daha organize hazırlanmak isterdim kendi düğünüme,bir kez olacak sonuçta.Yani o niyetle yola çıkıyoruz...
Biz her işimizde böyle aceleciyizdir zaten.
Bkz: ilk 6 yılda peşpeşe 3 çocuk..(ilki 4.cü yılda ve 2,5 yıl sonrada ikiz ama neticedir önemli olan)

Düğün hazırlıkları demişken,
Herşey iyi hoşta,ben daha ne giyeceğime karar veremedim bir türlü.Nasıl bir elbise almalı? Ne renk olmalı? Modeli nasıl olmalı? Biraz daha bekleyip birkaç kilo daha mı vermeli? Yoksa riske atmayıp şimdiden hazır mı etmeli? Yaa saçları ne yapmalı? Nasıl bir şekle sokmalı? Bu kısa haliyle pek de alternatif olmasa da bir karara varmalı..Ha birde ayakkap sorunu var.Elbiseye uygun ayakkap ve çanta edinmeli...
ZE'nin elbiseler hazır.Düğün ve nikah için iki ayrı elbise alındı,lakin onlara uygun iki çift ayakkabı arayışındayım.Biri bej diğeri nar çiçeği renginde.Aslında cumartesi günü tam istediğim gibi iki model buldum,renklerde istediğim gibi idi.Ancak kararsız ben acaba daha güzel birşey bulabilirmiyim diye almadan çıktım.Bulamazsam ve şayet kalırsa onları alırım artık.
YA ve RU içinde iki takım beğendim,onları alacağım büyük ihtimalle.Ceketli değil,yelekli bir takım,şahane şeyler,tarzı harika.Oğullarımı içinde hayal edince heyecanlanıyorum.
Neco'ya da bakacağız birşeyler,umarım gecikemeden hallederiz.
Kardeşim için en iyisi olsun istiyorum.O herşeyin en güzelini hakediyor,tabi Hacerimde...Allah sağlık ve mutluluk versin,en önemlisi bu.Ve peşisıra da huzur.Yuvaları her daim sıcacık olsun,mutluluk dolsun.O mutlu yuvayı sağlıklı ve hayırlı evlatlar şenlendirsin,tadına tat,neşelerine neşe katsın.
Ağızlarının tadı hiiiiç bozulmasın,bir yastıkta kocasınlar.
Sağlıkla,mutlulukla,huzurla...


ZE hanım'la hafta sonu gezmesinden...

12 Mayıs 2011 Perşembe

Minik Konuklarımız...

Çok şükür,bin şükür ki Allah dualarımı  duydu ve sabaha güzel uyandı kuzularım.RU dün akşam ananede kalmıştı ,okula gitmesin dinlensin istedim.Eee benimde ağır misafirlerim:) olacağı için orda istirahat etmesini daha uygun bulduk.ZE akşamdan kötüleyince sabah cesaret edemedim okula göndermeye,onca işim arasında ayağıma dolanacak olmasına rağmen,evde benimle kaldı.Kıyamadım kuzuma...

Neyse ki korktuğum gibi olmadı.Sabah bir güzel kahvaltısını etti,bende takviye olsun diye taze nane ve limondan enfes bir çay yaptım,içine de zencefilli bal ilave edip biraz zoraki de olsa içirdim YA ve ZE'ye.Kahvaltının ardından YA keyifle ve heyecanla gitti okula,ne de olsa epeydir beklediği an gelip çatmıştı.

Bizde peşi sıra koyulduk işlere.Biz dememe sebep,bu işleri yalnız yapmayacak oluşum.Canımın içi Hacerim(kardeşimin nişanlısı olur kendileri) imdadıma yetişti her zaman ki gibi.Çok desteğini gördüm onun şimdiye kadar,Allah gönlüne göre versin canım kardeşim.
Ben mutfakta mamaları hazırlarken,Hacerimde içerde temizlikle ilgilendi,ZE'de hiiç üzmedi bizi.Hiç olmadığı kadar uzun süre Baby TV izledi(2 saat,pür dikkat)mecburen bu yolu seçtim nitekim yetişmesi gereken işler vardı.
Çok şükür destek kuvvet sayesinde işlerimiz çarçabuk bitti,üstüne birer yorgunluk kahvesi bile içtik Hacerimle.ZE'de olduğu yerde uyuyakaldı,kaldırdık koyduk yatağına.
Akabinde,merakla beklenen sevimli dostlarımız ve cici öğretmenimiz,güzel müdüremiz eşliğinde çaldılar kapıyı.Çalan besbelli YA idi,sabırsızlıktan tekmeliyordu kapıyı nitekim.Kapıyı açtığımda bir anda hurraaa diye içeri hücum etti minik kuşlar.Hepsi cıvıl cıvıl,kabına sığmıyor hiçbiri lakin ne de sevimli ve coşkun her biri.Yüzlerindeki heyecana ve saflığa baktıkça yerlerinde olasımız geliyor biz yetişkinlerin.Nasıl da hırstan,art niyetten,riyadan uzak henüz kirlenmemiş kalpleri.Yaşama hevesi aşılıyorlar,dünya telaşına kapılmış,stresten kendini paralamış,gereksiz hırslarla kalbi nasır bağlamış biz ergen müsvettelerine...

İçeri girer girmez bizim ki hemen PC'de oyun açmaya girişti.Bak bak bak bu muymuş bizim küçük beyin günlerce planlar yaptığı davet organizasyonu.Öğretmenimiz ve ben derhal müdahale ettik tabi,PC ile oyun oynamak için gelmediklerini,ev sahibi olan arkadaşlarının yaşadığı evi,odasını,oyuncaklarını ve ailesini tanımak amaçlı bu gezinin yapıldığını,zaten bu konuda kural da koyduklarını vs vs...hatırlattı Zeynep öğretmen.Küçük bir "ama" nın ardından çokta itiraz etmedi YA ve odasına götürdü arkadaşlarını.Önce oyuncak sandığını talan ettiler,yetmedi paketleyip kaldırdığım otoparkını istedi,kırmadım elbet.Yanısıra pilli tren setini kurdular,ufacık odada adım atacak yer bırakmadılar vesselam.

Bir müddet sonra YA salona yanımıza geldi ve bizimle oturmak istediğini dile getirdi,şaşırdık haliyle.Ev sahibine yakışır mıydı böyle bir hareket!!!
"Neden?" diye sorduk,
"Sıkıldım" dedi.
"Olmaz ama,onlarla kalmalısın,ayıp olur" deyince,çaresiz döndü yanlarına.
Enteresan bu çocuk milleti...

Yemek arası verdik peşinden.Hazırladığımız kekleri,pastaları afiyetle yediler,sonra tekrar geçtiler odalarına.Bu arada ZE hanım bunca hengameye karşın mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.
Arada çişi gelenler,şikayete gelenler,susayanlar oldu,hepsine yetişti Zeynep öğretmen sabırla.Her konuda hakimiyeti süperdi,bravo valla...

En son patlamış mısır molası verdik,keyifle indirdiler mideye.Peşinden birde satranç maçı yaptılar ezeli rakipler,YA ile Ecenur.Okulda birbirlerine diş geçiremediklerinden rakip olmayı tercih etmiyorlarmış her ikiside.Daha kolay yenecekleri,daha zayıf rakiplerle oynamayı yeğliyorlarmış uyanıklar.Ama bizim evde her ne hikmetse karşı karşıya geldiler ve YA kazandı zaferi.Ama tokalaşmayı ihmal etmediler centilmen ufaklıklar...Onlardan öğrenecek ne çok şeyimiz var biz yetişkinlerin...

Çocuklar tüm bunları yaparken,bizlerde bol bol sohbet edip kekler börekler eşliğinde çaylarımızı hüplettik.Birde zarif hediyeleri vardı konuklarımızın.Çok şık bir resim çerçevesi.İçerisinde öğretmenimiz ve çocuklarla birlikte çekilmiş güzel bir resimle birlikte.Tekrar teşekkür ediyoruz kendilerine...
Saat 18:00 gibi kalktı misafirlerimiz,YA pek oralı olmadı onlar giderlerken.Aklı fikri hala PC'deki PES 2008 oyununda idi zira.İkazlarımla zoraki geldi yanıma.Koro halinde teşekkür edip,iyi akşamlar diledi çocuklar.Bizde yine bekleriz diyerek uğurladık konuklarımızı.Onlar gittikten sonra,savaş alanına döndüğünü tahmin ettiğim YA'nın odasını görünce,gözlerime inanamadım.Oda son derece derli doplu,herşey yerli yerinde ve nizami idi.Bir kez daha takdir ettim Zeynep öğretmeni ve yetiştirdiği öğrencileri...
Böyle misafir hergün gelsin:)

Keyifli bir ziyaretti,biz kendi adımıza çok memnun kaldık,onları da memnun edebildiysek ne mutlu bize...
Minik konuklarımızın isimlerini not ederek,tek tek teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
  • Ece Nur (sınıfın tek kız öğrencisi olma hasebiyle,prenses addedilir kendileri)
  • Emir,
  • Sait,
  • Mert,
  • Okay,
  • Kaan,
  • Yunus Emre,
  • Özür dileyerek,sınıfa yeni katıldığından ismini anımsayamadığım bir minik erkek.
Yine gelin olmaz mı?

--------------------------------------------------------------------------

Keyifsiz bir not: Bu güzel güne şahitlik edecek fotoları çekmek bu şaşkın annenin aklına gelmedi ne yazık ki.Aslında onlar gelmeden önce planlamıştım fakat telaştan unuttum sanırım,ve sonrada epeyce hayıflandım.Böylesi uzun ve detaylı bir post,resimsiz çok sıkıcı ve yavan kalacak ama şu an itibariyle yapacak bişey yok:((Eee bari eski bir resimle yetinelim napalım.
Vayy ahmak anne vayyy...
Keyifli ama alakasız bir not: İzleyici sayımız 200 e ulaşmış,ne mutlu.Selam olsun hepsine...
Yaruze sizlerle var:))

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Hep aynı nakarat...

Yaruze senfoni orkestrası,her daim favori "içimde tenekeler çalıyor" adlı öksürük konçertosunu gururla sunar....
Ama bu konseri mütemadiyen dinlemekten ben memnun muyum?
Pehhhh.....


Yarın için,YA'nın sınıf arkadaşlarını evimize davet ettik.Epeydir isteyipte bir türlü gerçeğe dökemediğimiz bir plandı bu.Merakla bekliyor canım oğluşum bugünü.

Lakin gel gör ki,hepsi birden hasta.Oğlanlar takır takır öksürüyor.Kızda bu akşama kadar gayet iyi iken,gece on civarı karnım ağrıyor deyip arkasından kusmaya başladı.Öksürüğe iyi kötü razı iken,kusma hali beni çileden çıkardı.Kendi kendime deli gibi söylenmeye başladım.Hastalık denen illetin,şekilden şekile girip mütemadiyen çocuklarımı esir alması iyiden iyiye bozdu sinirlerimi.Biliyorum Allah'tan gelen herşeye razı olmak,bu hastalığa dahi şükretmek ve daha beterinden koruması için her dem dua etmek gerek ama buna bile takatim yok artık.Nefsim o denli terbiye edilmemiş yazık ki.Bir yerden sonra pes diyorum,yok,bu kadarına yetecek gücüm yok,gerçekten yok...Bu denli güçlü bir dağ değilim,keşke olsam...

Söylenip durdum sürekli:

"Bıktım artık,kaldıramıyorum,bir gün iyi isek günlerce hastayız,ne zaman düzelecek?Bu bir sınama ise ne zamana kadar sürecek?benim takatim yok artık,lütfen son ver, ne olur..."vs vs şeklinde sarfettiğim,oldukça gereksiz,abes ve isyan dolu cümleler karşısında eşim,
"Sen böyle konuştukça herşey daha kötüye gidiyor,şükretmeyi bilmiyorsun,sen asi oldukça Allah'ta sıkıntıyı başından eksik etmiyor" şeklinde cevap vererek,yeterince bozulmuş sinirlerimi laçka etmeye didiniyor sanki...

Yarın bir yığın işim var ve sabaha nasıl uyanacağız bilmiyorum.ZE umarım iyi olur,aksi durumda, belki de epeyce hazırlık yaptığım halde,daveti hiç istemeyerek iptal etmek durumunda kalabilirim.

Ne olur Allah'ım,oğlumun mutluluğu için bir kez daha affet beni ve iyileşmelerine fırsat ver.

Lütfennnn...

--------------------------------------------------------------------------

Not:Bu arada,anneler günümüz oldukça keyifli idi.Güzel yavrucuklarım,mükemmel hediyeler hazırlamışlardı bana.Hepsini ilk fırsatta burada yayınlayacağım.

6 Mayıs 2011 Cuma

Hem uyur hem gezer...

Dün akşam 21:40 gibi uyudu çocuklar.Üçüde yattıktan sonra geçtim bende PC nin başına.Neco da koltukta sızma ile TV izleme arasındaki ince çizgide gidip gidip geliyor.Bu trajikomik duruma şaşkınlıkla beraber kırılıyorum gülmekten.Adamcağız yorgunluktan mıdır,vitamin eksikliğinden mi,yoksa yaşlılıktan mı bilmem her akşam aynı vaziyette sızıp kalıyor olduğu yerde.
Öyle ki kimi zaman bilgisayar başında bile uyukladığına şahit oluyor,gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum.Tuvalette horlamışlığıda var ama konuyu uzatıpta adamı cümle aleme rezil rüsva etmenin alemi yok dimi?Neyse konumuz bu değil...
Çocuklar uyuduktan yaklaşık bir saat sonra,koridordan ayak sesleri işittim.Başımı çevirip baktığımda YA'nın geldiğini gördüm,birkaç saniye durakladıktan sonra içeri gelmesini beklerken koridordan uzaklaştı,bende salondan izliyorum.Ardından daire kapısının açıldığını duydum,şaşkınlıkla beraber fırladım yerimden ve açık kapıdan çıkıp YA'nın peşine takıldım.Allah Allah nereye gidiyor bu çocuk derken,asansörün kapısının önünde,gözleri kapalı,elinde uyumadan önce yanında bulunan boya kalemi,asansörün düğmesine basmaya çalışırken buldum.Şok ve şaşkınlık içerisinde:
"Annecim ne yapıyorsun burda?" dedim,
Uykudan gözünü açamayan tosbağam,inlemekten öteye geçemeyen bir karşılık verdi.Kaptığım gibi kucağıma içeri getirdim.Salonda bir süre kucağımda tutarak oturduk,tabi o herşeyden bihaber uyumaya devam ediyordu.Ardından yatağına götürüp yatırdım.
Bu ilk kez başımıza geliyor.Gece uyanıp yanımıza gelmişliği çoktur ama ilk kez dışarı çıktığına şahit oluyoruz.Aslında her akşam kapımızı anahtarla kilitler,üstteki emniyet kilidini de muhakkak kapatırız.Ama dün akşam ihmal etmişiz nasıl olduysa.Neyseki henüz uyumuyorduk da görme imkanımız oldu,yaa derin uykuda olup duymasaydık evden çıkışını.Allah muhafaza...
Bundan böyle defalarca kontrol edip öyle yatacağız elbette.Lakin neden böyle bişey yaptı ki bu çocuk?Var mıdır altında yatan psikolojik bir neden? diye kendi kendimi yiyip internetten ufak bir araştırma yaptım tabi.

En sık 06-12 yaş aralığındaki çocuklarda görülüp,uzmanlarca hastalık olarak kabul edilmemekteymiş.Buna sevindim elbet.Sorun yatma tekniğinin tam olarak bilinmemesinden kaynaklanıyormuş.Tekniğimi varmış ki bu işin?Rüya görülmeyen derin bir uykudan uyanma probleminin yarattığı bir sorun olarak tanımlanıyor.Uyumama gibi bir sorundan çok uyanma sorunu olarak düşünülen bu özellik,insanların uyanmayı isteyipte içten içe takılması ve uyanmayı tam olarak başaramaması olarak ifade ediliyormuş. 

Neyse ki altında psikolojik bir etken yok gibi.Umarım tekrarlamaz.
Birde rüya problemimiz var bir süredir.Umumiyetle her gece uyanıp yanımıza geliyor ve uykuya bizim yatağımızda devam ediyor YA.Ama bazı geceler beni de uyandırıp korkunç bir rüya gördüğünü ve korktuğunu   söylüyor,yanısıra "anne,benim için dua eder misin?" diyor.Bende dua edip onu rahatlatmaya çalışıyorum.Sabah uyandığımızda rüyasını hatırlıyor ve genellikle elektrik çarpması neticesinde korktuğunu belirttiği rüyalar anlatıyor.Epeydir elektrikle ilgili korkularımız var.Bir ara prizlerin yanından geçirmiyordu bizi.Dokunmak şöyle dursun,deli gibi bağırıyordu prizlere yaklaştığımızda.Trafoların üstündeki kuru kafalar epeyce süre sohbet konusu olmuştu aramızda.Şimdilerde bu fobiyi aştığımızı düşünüyordum ki,bilinçaltında hala bu fobiyi muhafaza ettiğine ve rüyalarında gün yüzüne çıktığına şahit oluyorum.Bu konuda yapabileceğimiz birşey var mı ya da durumu zamana bırakmak mı gerekir şimdilik bilemiyorum.

Canım oğlum minik kafandan daha neler geçiriyorsun kimbilir...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Bizimkisi bir Yaruze hikayesi...

Sevgili Sihirli Günce "Blog tutma hikayeniz" konulu bir mimle mimlemiş beni.Mim konusunda epey beceriksizim aslında,ama bu konu hoşuma gitti.Laf aramızda bazı mim konularını çokta gerekli bulmadığımdan yazmayı yeğlemiyorum,daha doğrusu içimden gelmiyor.Ama bu mimi ötelemeden yazmak istedim...
Yazmayı severim ben oldum olası.Kendimi iyi ya da kötü duyumsadığım her anı bir kenara not etmek ezelden beri alışkanlık olmuştur bende.15 yıl önce tutmaya başladığım birde günlüğüm daha doğrusu kendi adıyla hitap edeyim "Dert Ortağım" vardır hatta.Günlük formatında değilde,kimi zaman keyifli anları,ama umumiyetle ihtiyaç duyduğum anlarda deşarj olma hasebiyle not tuttuğum ve geleceğe hoş bir enstantane olur düşüncesiyle yola çıktığım can yoldaşıydı bir nevi.Dershane yıllarından  başlayıp,üniversite macerasıyla hız kazanan,hayal kırıklıkları,bunalımlı günler,dolu dizgin aşk anıları,öğrenci evi ve sefil ama bir o kadar keyifli öğrencilik hayatı, tempolu ders ve sınav maratonları...gibi içinde bir yığın hoş ve nahoş anıların yer aldığı bu defter yol arkadaşım olmuştu benim uzunca yıllar.Çantamın ya da çekmecemin en gizli yerlerinde itina ile saklar,annemin eline geçmesini önlemeye çalışırdım,olur da okursa içinde maymun iştahlı zamanlarımdan kalma aşk serüvenlerime şaşıp kalmasın diye...
Dertortağım,teknolojinin bu denli hayatımızda olmadığı o dönemlerde benim yazma dürtümü somut olarak tatmin eden,elle tutulur bir nesne,dahası sırdaş,arkadaştı.İçimin kabardığı anlarda,beni rahatlatan,nefes almama olanak tanıyan,zihnimden geçip kalbimi sıkıştıran,aklımı kurcalayan ne varsa yazarak sakinleşebiliyordum.Yine mutluluktan kabıma sığmadığım anlarda da ilk aklıma gelen şey bir kenara not düşmek oluyordu.
Velhasılı kelam,
Yazmak,ruhumla dış dünya arasındaki köprüydü nazarımda,hala da öyle...
YA doğduktan hemen sonra,hamileliğim esnasında da takip ettiğim e-bebek adlı sitede,doğum hikayemizi yazmayı çok istiyordum bende.Zira her bir hikayeyi heyecanla,sabırsızlıkla,empati kurarak ve gözü yaşlı okuyordum her defasında.Mutlaka bende yazmalıyım oğlum doğduğunda diyordum.Biraz tehirlide olsa yazdım.Orada hikayesini okuduğum birinin(daha sonra arkadaşta olduk) mynet tarafından oluşturulmuş bloğunu görünce inanılmaz hoşuma gitti.Bir çocuğa bırakılacak en güzel hediye bu olsa gerek diye düşündüm.Dahası bir anneye...Hemde uzakta olan ve merak eden dostlara da bizden haber niteliği taşırdı.Hemen arkasından yine başka bir anne tarafından oluşturulmuş kendine özel bir site dikkatimi çekti,o da oldukça özenli hazırlanmıştı.İçinde soyağaçlarından tutun,hamilelik serüvenleri,ultrason resimleri,doğum anı,duygular,düşünceler vs vs...herşeye yer verilmişti.Ve ben neden böyle birşeyi çocuğumdan ve kendimden mahrum bırakayım ki diye düşündüm.Hemen araştırmaya başladım.Ve Blogspotla karşılaştım.Kaydımı yapıp,adresimizi aldım.İlk adımız:
yamacegemen.blogspot.com 'du.
Lakin tarjikomiktir ki 2007 Aralık ayında heyecanla başlayan bu serüven,başladığı gibi bitti.Nitekim ikinci kez hamile kaldığı öğrendim.Hemde İKİZ...
Bu durum bende içinden çıkılmaz karmakarışık hisler yumağına dolanmama neden oldu.Birgün mutlu,peşisıra günlerce ruh gibi,moralsiz,keyifsiz,çaresiz,düşünceli ruh haline bürünmüş gezinip duruyordum.Mütemadiyen gözyaşı döküyor,neden,nasıl ??? sorularıyla kendimi yiyordum.Bu duygu gelgitleriyle ortaya ancak kabusa eşdeğer birşeyler çıkabilirdi.Çocuklar içinde olsa olsa "annem,ne dengesiz,ne depresif,ne mutsuz,ne menem bir kadınmış meğer" gibi benim ve onlar için hoş olmayacak bir sonuç çıkardı ortaya,ki bunu da hiç tercih etmeyeceğimden en iyisi blog işini ötelemek ya da tamamen başladığı gibi bitirmek olabilirdi,nitekim öyle de oldu.
Doğumun ardından,yoğun geçen günler aylar sonunda,ortalık biraz durulunca PC başına daha uzun oturabilir oldum.Böylelikle blog tutan diğer annelerin sayfalarına göz atmaya başladım.İlk tanıyıp zevkle takip eder olduklarım,"Defneyle yaşamak" ve o zaman ki adıyla "Meripoint" şimdi ise "Kurabiyegiller" olmuştu.Hergün merakla başına geçiyor ilgiyle yazdıklarını takip ediyordum.Ama ben hala blog işine geri dönme şevkini bulamıyordum kendimde:(
Sonra birgün,nasıl olduysa face den üyesi olduğum gruplardan biri olan İkiz Anneleri grubundan tanıdığım Nil ve Tuna'nın annesi Işık sayesinde birden silkeleniverdim ve artık zamanıdır dedim.
Işık ikizleri için "ikiz mucizelerim" adıyla bir blog oluşturmuştu,görür görmez bende uyanan şevkle hemen atağa kalktım ve o gün bloğumu yeni hayatımıza uygun,yeni ismiyle düzenleyip ilk yazımı yayınladım.
Kimi zaman çok boşladım,içimden hiç yazmak gelmedi kimi zaman,bazen o kadar yoğun günler geçirdim ki istesemde oturamadım PC başına.3 çocuk,ev,ve o dönemlerde başladığım iş hayatım yazmama olanak vermiyordu.Ama yine de gece 03:00 lere kadar oturup tamamen ihmal etmemeye özen gösterdim.Çok keyif alıyordum,inanılmaz mutlu ediyordu beni yazmak,her kaydı yayınladığımda içimi tuhaf bir heyecan ve mutluluk kaplıyordu.İzleyen sayımın hergün artıyor olması ayrıca motive ediyordu beni.
Ta ki Blogspotun kapısına kilit vurulana değin.
O andan sonra uzunca süre PC başına geçmek dahi istemedim.Kaçak göçek birşeyler yaptım ara sıra ama olmadı,hevesim kaçmıştı bir kere.Uzunca süre kendime gelemedim.Kendimize özel domain aldım,host işleriyle falan uğraştığım dönem açılacağı söylendi ve isim aldığımla kaldım.Zira Blogspotta bir yığın dostum vardı,o mahalleye alışmıştım,komşularım çok candandı,içim elvermedi başka yere gitmek.Olduğum yerde kaldım ve kaçan şevkimin geri gelmesini bekledim.İyi de yaptım.Çok seviyorum buraları,iyi ki blog tutuyorum,iyi ki birbirinden değerli bir dolu blogger dostum var.Aralarından birkaçıyla görüştüğümüzü daha önce yazmıştım.
Teknolojinin bir yığın zararına rağmen böylesi güzel şeylere vesile olması ne hoş...
Umarım bir başka adalet tuzağına daha kurban gidip ayrı düşmeyiz.
Bu da bizim hikayemiz...
Hep bir arada olmak dileğiyle...

Bu arada Yaruze ile siz nasıl tanıştınız merak ettim şimdi?

Related Posts with Thumbnails