28 Kasım 2012 Çarşamba

35 gün...

Tam 35 gün olmuş yazmayalı.İyice boşladım seni blogcum;farkındayım.
Ama gel gör ki,yazmaya ne vaktim,ne mecalim,ne hevesim oluyor...

Öyle bir hengamenin içindeyim ki,koştur koştur bitmiyor(yalnız bu koşturmaların bünyeme kattığı +5 kilocuğun neyin nesi olduğunu idrakta hala zorlanıyorum o ayrı) :(

İşte ayrı bir tempo(işyerinde geçirdiğim vakit yetmiyor homeoffice de çalışıyorum ayrıca),evdekinden bahsetmiyorum bile,pehhhhh...

YA'nın ödevleri ayrı bir mesai.Çok şükür ki okumayı geçen yıldan öğrenmiş yoksa halim nice olurdu düşünmek bile istemiyorum.Ders yaptırma sorunu dışında ekstra üstüne düşmeye gerek kalmıyor zira kendisi zevkle okuma alıştırması yapıyor.Şükürler olsun ki okumaya çok meyilli bir çocuk;akşam kitapla yatıp sabah kitapla gözlerini açıyor.Bana da bu alışkanlığını beslemek için kitaplığını genişletmek kalıyor.Bundan da müthiş zevk alıyorum.RU ve ZE'de durumdan bolca istifade ediyorlar.Onlar okumayı henüz bilmeselerde resimlerden hikayeler uydurarak hayal güçlerini zenginleştiriyorlar, e tabi bende keyifle onları izliyorum.Hep hayal ettiğim gibi tuvalette bile kitap karıştıran çocuklara sahip olmak beni ziyadesiyle mutlu ediyor.


İlk ara karnemizi aldık ve herşey yolunda çok şükür.Öğretmenimizde oldukça memnun.Başlarda "derslerde çok konuştuğu" yönündeki şikayetleride azaldı,YA ile konuşmamız işe yaradı sanırım.Öğretmenini seviyor,arkadaşlarını da.Arada ufak tefek sürtüşmeler olmuyor değil,ama onları da hayata hazırlık aşamalarının birer basamağı addedip devam ediyoruz yolumuza...





 


Cumartesi sabahları folklör çalışmalarımız oluyor okulda.Sanırım okuma bayramına hazırlanıyor bu faaliyet.Başta -her yeni şeyde yaptığı gibi- önyargıyla yaklaşıp şiddetle katılmayı reddetse de,dahil olduğu andan itibaren "keyifliymiş aslında" deyip olumlandırıyor fikrini.Arada birkaç figür ipucu bile veriyor hatta..
Bir de bir kızdan hoşlanıyoruz sanırım;hem de fena halde.Utana sıkıla açık etsede uzun uzadıya bahsini etmiyor pek.Geçen cumartesi folklör dönüşü yolda konuşurken,öğretmenler günü nedeniyle aldıkları çiçeklerden birini kıza vermek istediğini kızara bozara söyleyince bende "sen Bengü Su'dan başka türlü hoşlanıyorsun sanırım"diye hınzırca gülümseyince daha bir kızardı rengi.Bende "hislerinde tuhaflık yok ki,olur bazen böyle" diye girip başladım kendi hikayemi anlatmaya:

"1.ci sınıftayken Ergin diye bir çocuğa karşı seninkine benzer şeyler duyumsuyordum.Onu görünce pek mutlu oluyor,heyecandan yerimde duramıyordum.Sürekli takılırdık birbirimize,tenefüs zili çalınca sınıfta birbirimizin peşinden koşar,yakalayınca sırtlarımıza vurup kaçar,tozu dumana katardık.Öğretmen "kim tozuttu sınıfı böyle?" diye sorunca sesimizi çıkarmaz muzipçe birbirimize bakardık.Arkadaşlarımızda hep bir ağızdan ihbar ederlerdi bizi,sonra ikimiz tahtanın önünde tek ayak üstünde durma cezası alır ama yine de vazgeçmezdik kovalamaca oyunumuzdan.Çok keyifliydi o günler"
diye anlatınca pek bir memnun oldu duyduklarına ve anında rahatlayıp çözülüverdi karşımda.Onlarda yapıyorlarmış aynını meğer,sürekli birbirlerine takılıyorlarmış aynı bizim gibi. Hislendim,çocukluğuma masumane duygularıma döndüm oğlum vesilesiyle yeniden...

YA kanadında durumlar stabil bin şükür. Öğreniyor,öğretiyor(okulda öğrendiklerini evde kardeşlerine bir nevi öğretmen edasıyla tekrar ediyor),azıyor,azdırıyor,dellendiriyor ve bol bol okuyor...

RU ve ZE ise büyük bir hızla abilerine ayak uydurmaya çabalıyorlar.RU zaten abi delisi.Dibinden ayrılmıyor,her ne yapacaklarsa beraber yapıyorlar.Mütemadiyen öpücüklere boğuyor abisini.Çoraplarını çıkarıp kapı pervazına tırmanıyor(bacak ağrıtmaca koymuşlar adını),koltuk,masa tepesi ayırmaksızın atraksiyonlar düzenliyor,abi ödevinden esinlenip bir heves ödev yapıyor,monsuno tokuşturuyor,yerden yüksek oynuyorlar bol bol,ve daha niceleri...
Ve ailece bir ritüel haline getirdiğimiz uykudan önce saklambacını unutmuyoruz tabi...



ZE'ciğim her zaman ki gibi tam bir sevgi böceği.Öğretmeni ve dahi sınıf arkadaşlarının velilerinin bile ortak görüşü çok anaç bir yapısı olduğu ve yaşından olgun hareket ettiği yönünde.Arkadaşlarını tıpkı bir anne şefkatiyle sarıp sarmaladığı ve öğretmeninin sağ kolu olduğu söyleniyor hep.Evde de öyle zaten.Kardeşlerine ablalık yapıyor çoğunlukla.Bana da her daim yardıma hazır ve de nazır.Dilerim bu meziyetlerini hiç kaybetmez güzel kızım.Kokoşluk mevzusu ise tam yol ileri...



Kısaca böyle bizde be blogcum...
Öyle bir hızla geçiyor ki zaman,hızına da yetişilmiyor,temposuna da...
Daha eve gidip yemek yapmam,sofra kurmam,mutfak toplamam,ödevlerle ilgilenmem,saklambaç oynamam,çocukları uyutmam,işten sarkan eksiklerim varsa-ki mutlaka oluyor-tamamlamam,ortalığı toparlamam,hergün mutlaka yeniden oluşan çamaşır dağını eritmem ve fırsat bulursam dinlenmem lazım...
Ha bir de bugün çarşamba yaa;

Kuzeyi'i izlemem lazım :)

Hadi bana eyvallah...

Related Posts with Thumbnails