 |
YA'nın çalışmalarından... |
Geçenlerde,çocuklar yüzünden çok bunaldığım bir akşam, facebook da aynen şöyle bir durum paylaşmıştım:
"Millet, "üç çocukla işin çok zor" dedikçe ,acziyeti kendime yakıştırmadığımdan sıklıkla üstüme alınmıyor;ya bu işin çok iyi üstesinden geliyor ve kendime bile farkettirmiyordum ya da acıların kadınıydım da lay lay lom yapıyordum.
Lakin bazen-mesela bu akşam ki gibi-ayırdına varıyorum ki;
Benim işim sahiden zorr...."
Sıklıkla duyuyorum "ben bir çocukla uğraşamazken sen üç çocukla iyi başediyorsun" söylemlerini.Başlarda hafifce gururumu okşasa da, kimi zaman rahatsız olduğum da oluyordu.Nitekim,halimin çok acınası,çok vahim,perperişan,içler acısı gibi duyumsandığı izlenimi veriyordu bana.Aslında umumiyetle öyle olmakla birlikte, bu acınaklı duyguları kendimden bile sakındığım ve asla üstüme kondurmak istemediğim gibi başkasından duymak ziyadesiyle ürperti uyandırıyordu bende.Zira ne denli dramatik de olsa halim, sevmem etrafa aciz ve düşkün görünmeyi,biçare bir görüntü çizmeyi.Dik durmayı,güçlü görünmeyi,ümitvar bir tutum sergilemeyi,ışıl ışıl gözlerle hayata bakmayı yeğlerim çoğunlukla.Bazen zorlayarak ama sıklıkla içimden gelerek sergilediğim bir tavırdır bu.
"Ben böyle iyiyim" mesajı vermek hem bana hem aileme iyi gelir zira..
"Kendi derdimin merhemi, ancak yine kendimdedir " diye düşünür,böyle de tatbik etmeye çalışırım hayatıma.
 |
Bu aralar resimleri hep yağmur temalı :( |
Fakat bazı anlar,bunca yüklenip sırtladıklarını taşıyamaz olduğunda, yahut derinlere attıkların yüzeye çıkmaya çabaladığında, ne kadar gayret etsen,derin nefesler alsan,güçlü durmaya çalışsan da, yetmiyor taşımaya çalıştıklarının altında lime lime olmaktan kendini kurtarmaya.İşte böyle zamanlarda devasa patlamalar yaşayabiliyor insan.Etrafındakilerin ışıklarını söndürmeme pahasına katlandıkları,en büyük zulüm oluyor bazen kendine, lakin bazen de kapıp koyverdiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyor ya insanın, asıl büyük zulmün o olduğunun o an ayırdına varıyorsun işte.
Tıpkı bu sabah ki gibi...
Her gözümü açtığımda içimden geçeni yinelemiştim oysa.Güzel bir sabah olacak,keyifle başlayıp keyifle noktalanacaktı çocuklar okula gidene dek.Kahvaltı hazırlanana kadar aksi giden bir şey olmadı.Akşamdan çayın yanındaki atıştırmalıktan kalan unuttuğum birkaç bisküviyi yerlere döke saça yemiş olmaları bile beni sinirlendirmedi mesela.Sonrasında oturduk kahvaltıya.Ufak çapta bir yumurtalık krizi yaşandı önce.Çok büyümeden gelindi üstesinden.Ardından tek tek ağıza tıkılan lokmalar,"yut kızım,oğlum düzgün otur sandalyene,kızım dikkat et bardağındaki dökülecek,oğlum sus ve yumurtanı bitir,hadi hadi hadi" li bir yığın ikazlar hızla geriyordu beni.İkazlarıma karşı lakayt tepkiler verilmesi beni benden eder her defasında,ve bunu RU sıkça yapar.Yine aynını yaptı ve benden sert bir tepki aldı bu kez.Ama asıl çığrımdan çıkmama sebep iki gündür ZE tarafından süregiden yutma problemiydi.
Oldum olası yemek konusunda sorunludur zaten;ağzında tutar,çiğnemez uzun süre bekletir,onca ikaz alır, strese girer ve sonunda öğürerek yutkunur.Kimi zaman öğürmeler neticesinde dayanamaz ve kusar.Aynen böyle gelişti durum.Zor bela birkaç lokma girmiş midesine,yumurtasını bitirmesine az kalmıştı.Fakat son loklamalar artık ağzında takılı kalmış, boğazında bir taş varmış da yutmasına engel oluyor gibi zorlanıyordu sanki.İkaz ikaz üstüne eklenip yutkunmaya yeltenince ne var ne yoksa fışkırır gibi çıkardı yerlere.Bu benim için son noktaydı.Elim ayağım titremeye ve şalterlerim atmaya başlayınca kafamı iki elimin arasına alıp kalktım masadan.Doğruca odama geçtim.Deli gibi ağlamaya başladım,peşimden YA ve RU geldi,"Anne ağlama," diyerek.Ben kendimi tutmak isterken daha beter katılıyordu içim.Arada bir toparlamaya çalışıyor ama sonrasında tekrar koyveriyordum kendimi elimde olmayarak.YA arada sarılıp " anne üzülme biz temizleriz" dedikçe ben daha beter dalıyordum diplere.ZE korkudan sus pus olmuş yanıma gelmeye cesaret edemiyordu.YA ve RU iki yanımda beni teskin etmeye çabalıyorlar arada bir mutfağa gidip durumu analiz ediyorlardı.Peşisıra YA tekrar yanımıza geldi ve RU'nun kulağına sessizce:
"mutfağa gidip yerleri temizleyelim,anneme sürpriz yapalım" dedi.Bunu duyunca içim lime lime oldu ama kalkamadım yerimden.İkisi birlikte mutfağa geçtiler,ZE'de üstünü değiştiriyordu bu arada.Arada bir RU gelip YA'ya benim durumumla ilgili bilgi veriyordu.
"Evet hala ağlıyor" gibi.YA'da "tamam git O'na ağlama annecim de" tamam mı diye direktifte bulunuyordu.RU'da söylenileni harfiyen uyguluyor,gelip beni elinden geldiğince teskin etmeye çabalıyordu.Bir iki kez böyle gitti geldi ve en son YA "tamam anne ağlama de ama temizlediğimi söyleme sürpriz olsun" dediğini duydum,ZE'de mutfağa gelmiş ve RU'ya "annem şimdi kendini iyi hissediyor mu?" diye soruyordu.Bunu duyduğumda kendime çeki düzen verdim.Zaten sonrasında üçü birden geldi ve yüzlerinde sıcacık gülümsemeleri ile "annecim mutfağa gel bak,sana sürprizimiz var" dediler.Kendimi güçlükle ayakta tutarak geçtim mutfağa ve sahiden de ortalık pırıl pırıl olmuştu.Sarıldım üçüne birden,özür diledim kendilerini üzdüğüm için,çok gerildiğimi ve bu nedenle ağlayarak rahatlamaya çalıştığımı ifade ettim.Onlarda her zaman ki gibi engin hoşgörü ve kocaman yürekleriyle anlayış gösterdiler bana.

Evet hayat zor;yaşam kaygıları,gelecek endişeleri,dünün pişmanlıkları,bugünün deneyimsizliği,yarının şapşallığı derken yüklendiklerimizle başetmek fazla yoruyor bizi.
Neticede insanız. Yoruluyor, geriliyor, gülüyor,ağlıyor,delleniyor, duruluyor,yakıyor,yıkıyor,nedamet duyuyoruz.Beşeriz şaşarız sonuçta.Her ne kadar hayatın getirdiği olumsuz duyguları çocukların yanında yaşamaktan imtina etmenin doğruluğuna inansak da,insanoğlunun doğasında her duyguya yer olduğunu da bilmeleri gerekiyor değil mi?
Robot değil, etten,kemikten,duygudan ibaret bir varlığız sonuçta.
Kendimi otamaya çalışıyorum; çaktırmayın ;)
----------------------------------------------------------------------
*Büyük üstad Nazım Hikmet'in "Mavi Liman" adlı bu şiiri,benim duygularımın doğru ifadesi için biçilmiş kaftan...