30 Mayıs 2012 Çarşamba

Havadisler,Yeni Sorunsallar ve İlginç Diyaloglar...

Havalar ısındı-gerçi hala yaz geldi diyemiyoruz o ayrı-bahçe sezonu açıldı;tempomuz da arttı haliyle.
Apartmanda yaşamamıza rağmen ne mutlu ki koskocaman bir bahçeye sahibiz tüm site sakinleri olarak.Üstelik yeşillikler içinde.Apartmanlara sıkışıp kalmış,betonlar arasında çocukluklarının keyfini sürmekten yoksun kalan çocuklara göre oldukça şanslı görüyorum kendimizi bu nedenle.Çocuklar alabildiğine özgür koşup oynuyor bahçe içinde.Bizde kimi zaman komşularla toplaşıp kamelyalarımızda yahut direkt olarak çimlere serilip mini piknikler yapıyoruz keyif içinde.Çocuklar cıvıl cıvıl cıvıldaşırken bizde sohbete dalıyoruz hatunlarla.Eve dönüşlerimiz, çoğunlukla eşlerin eve dönüş saatlerine denk geliyor.Buna karşın, çocuklar hala tatmin olmayıp sürünerek dönüyorlar eve.Bıraksanız bütün gün koşturdukları yetmiyormuş gibi akşamda girmeyecekler eve.Yemek yemek falan da zinhar akıllarından geçmiyor tabi.Onca enerji tüketmelerine karşın yine de sofraya oturulduğunda bin bir naz niyazla yiyorlar yemeklerini.Neyle çalışıyor bu çocukların mekanizmaları biri bana izah etsin lütfen!!!???

Bahçemizden küçük bir kesit
Arka bahçeden bir bölüm...
YA kart oyunlarına hevesli şu sıra.Futbol kartları bahsini ettiğim.Üzerinde futbolcu resimleri olan kartları ellerine alıp çarpıştırıyorlar,yere düşen kartların ikisi birden ön yahut arka(atmadan önce tahminlerini söylüyorlar)geldiğinde, bilen kazanıyor.Dandik bir oyun yani; fakat çocuk hevesi işte..

Top oynamaya da bayılıyor.Kendi gibi futbolsever bir kaç arkadaş edindi ve her gün onlarla maç yapıyorlar büyük bir keyifle..

Haftada iki gün yüzme derslerimiz devam ediyor.Çok zevk alıyor bu işten.Güle oynaya gidiyor derslere.Okul çıkışı biraz geziniyor peşi sıra en sevdiği ulaşım aracı olan trenle varıyoruz tesise.Yüzme işini büyük oranda hallettik gibi.Sadece nefes kontrolünde ufak bir problemimiz var;bir de sırt üstü yüzerken popomuzu yukarda tutamıyoruz;ağır çekiyor birazcık;)Ama zamanla onlarda hallolacak.Aşırı bir özgüven ve ego sorunumuz var birde.Hocanın anlattıklarını dinlemiyoruz bir türlü.Hoca taktik verdiği vakit bizim ki kafayı sağa sola çeviriyor ve başka şeylerle ilgileniyor.Aklı sıra "ben her şeyi biliyorum,sen ihtiyacı olana anlat" der gibi gayet ukalaca tavırlarla meydan okuyor hocaya.Hocadan arada zılgıtı yemiyor değil tabi.Ama YA'nın genel tavrıdır bu;asla akıl vermeye,nasihat etmeye,rehberlik etmeye gelemez.Misal:

Bir kaç gün önce üçü de evde.Bir nedenle birbirlerine girmişler ve yaygara kopuyor bu nedenle.Yanlarına gittim;üçünü de koridora çağırarak karşıma aldım.Eğildim ve;

"Bakın çocuklar siz kardeşsiniz;kardeş olmak çok özel bir durumdur.Kardeşlerle büyümek herkesin sahip olabileceği bir şans değildir.Siz böyle bir şansın değerini unutuyorsunuz bazen.Keyfini sürmek yerine eziyet ediyorsunuz birbirinize bla bla bla ..." gibi bir dolu nasihatı sıralarken ben,RU ve ZE kaldıkları yerden devam ederek kaçıştılar içeri.YA ise-zoraki kaldığı her halinden belli bir biçimde- kımıl kımıl kımıldanıyor.Ben de sarfettiğim onca lafın havada kalmasından rahatsız olarak:
"YA beni anladın mı?" diye sordum.Aynı ukala tavırla:
"Anladım ama bu konuyu kapatsak artık" diye koydu noktayı.Daha ne denir ki o dakkadan sonra :(


Birbirlerine girmek demişken:

Bu ara fazlaca muzdaribim bu konudan ötürü.Bu zamana değin gayet uyumlu ve keyifli vakit geçiren YARUZE kardeşler,bir süredir tabir-i caizse kedi-köpek gibi yiyorlar birbirlerini.Yine keyifliler birlikteyken,yine birbirlerinin yokluğunda mahsunlaşıyorlar fakat bir arada olduklarında mütemadiyen didişir oldular bu sıra.Yaşları itibariyle gelişen bir durum mu yahut yanlış giden birşeyler mi var bilmiyorum fakat oldukça can sıkıcı bu haller.Onlar iki dakika sonra unutuyorlar gerginliklerini lakin biz bu kaos durumlarıyla başetme konusunda biçare kalıyoruz sıklıkla.Birbirlerini itip kakıyor,peşi sıra canı yanan  "annneeeeee" ile başlayan şikayet sözcükleriyle bitiyor yanımda derhal.Şikayet konusunda tavrım hep net:

"Şikayet duymak istemiyorum,sorunlarınızı kendi kendinize halledin" deyip gönderiyorum.Boynu bükük,hüsran halleriyle ayrılıyor yanımdan şikayet sahibi; fakat dedim ya, iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar kaldıkları yerden nasılsa.Bu konuyla ilgili olarak RU ile aramızda geçen bir diyalog, trajikomik bir biçimde epey güldürdü beni:
Yine birkaç gün önce, sabah erken saatte uyanan YA ve RU salona geçip oyuna dalarlar.Baba işe gitmiş,ZE uyuyor,bende yarı uyur yarı uyanık halde hala yataktayım.Bir gerginlik durumu hasıl oluyor yine.RU'nun ağlayan sesi giderek yanıma yaklaşıyor ve nihayet burnumun ucunda görüyorum kendisini:

"Anneeeee,YA..." demeye kalkar kalkmaz lafı ağzına tıkıyorum çocuğun:
"Şikayet istemiyorum RU "
!!!
RU yine ağlamaklı ve dikkate alınmadığı hissinden dolayı mahsun bir biçimde zoraki bir cümle kuruyor:
"hıhh, bende sorunumu babama anlatırım o halde"
!!!
Bizim evin mızıkacıları...

Bana sürpriz yapmak için grantuvalet hazırlanarak salonun ortasında dans edip yorulduktan sonra yerlere serilmece...

Tavla, favori oyunlarımızdan...

Konu diyaloglardan açılmışken, kardeşlikle ilgili bir anekdot daha paylaşmadan geçemeyeceğim.

RU ve ZE küçük bir gerginlik yaşarlar yine.Bende her zamanki misyonumla!! "siz kardeşsiniz" le başlayan ve teması kardeşliğin önemi olan demeçlerimden birini veriyorum.
"Siz kardeşsiniz;hem de ikiz kardeş.Çok özel bir durum bu.Herkes kardeşiyle birlikte doğmaz.Mesela YA benim karnımda tek başına büyüdü.Eminim orda çok sıkılmıştır.Fakat siz ikiniz beraber geliştiniz benim karnımda.Birbirinizle sohbet ettiniz,dokundunuz,dertleştiniz;hiç sıkılmadınız bu nedenle...."
RU böler bu duygu yüklü sözleri:
"ama ben orda çok sıkışmıştım biliyor musun anne"
:)

ZE'yi gardrop başından ayırabilirsem, bir ara O'ndan da bahsedeceğim inşallah...
:))

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir Sezon Finali Daha...

19 Mayıs cumartesi günü RU ve ZE'nin okulunda yıl sonu gösterisi vardı.Bütün yıl çalışıp çabaladıkları emeklerini görücüye çıkaracaklardı.Her anne-baba gibi bizde iple çektik gösteriyi;ve muhtemeldir ki yaşlı gözler, alkıştan kızarmış eller,coşkudan ne yapacağını bilemez hallerle izleyecektik çocuklarımızı...

Bu sene geçen senelerden farklı olarak YA yoktu sahnede;zira O artık kreş çocuğu olmaktan çıkıp ilköğretim basamaklarının ilk adımı olan anasınıfında devam ediyordu öğrenime.Bunun burukluğunu hissettim mütemadiyen ve O'nu yokladım sürekli;acaba O'da gösteriler içerisinde yer alamamaktan,coşkuyla alkışlanamamaktan dolayı herhangi bir duygu karmaşası yaşıyor muydu?O'nunda bu süreçlerden geçtiğini,geçmiş yıllarda kendisininde böyle güzel gösterilerde yer aldığını ve O'nu da böyle gururla ve keyifle alkışladığımızı dile getirdim sıkça ki en ufak bir hüzün barındırmasın içinde diye.Görünürde etkilenmiş gibi bir izlenim vermiyordu fakat cumartesiden bu yana yaptığı taşkınlıklar sanki kendini ön plana çıkarma gayesinde gibi hissettirdi bana; ya da ben belki buna yordum kafam bu düşüncelerle meşgul olduğumdan.Pimpirikli modeldeniz ya hani...
Neyse geçelim gösteriye;
Yine her zamanki gibi çok çoookk çooooookkk keyif aldık izlerken.ZE geçen yıl yaşı itibariyle biraz tutuktu gösteride.Bu sene de aynı haller içerisinde olur mu diye endişeliydim biraz.Fakat O beni şaşırtacak derece de konsantre ve ciddiyetle gerçekleştirdi gösterisini.Öyle ki gülümsemedi bile...Arada göz göze geldiğimizde acaba konsantrasyonu bozulur mu tedirginliğini ben yaşadım ama O gayet sakin ve adapteydi işine...
RU ise Palyaço gösterisinde yer aldı.Kendi tercih etmemiş başka herhangi bir gösteriyi.İlk sırada sahneye çıktığı için biraz tutuktu fakat yine de sahnede olmaları,bu yaşta böyle organizasyonlar içerisinde yer almaları bile başlı başına takdire şayan aslında...
Sıra fotolarda...

Sol baştaki RU...



Ön sırada sağdan 3.cü ZE...






İşte beyaz kuğular sahnede..Hepsi de birbirinden zarif ve muhteşemler.Okuldaki bale branşı etkinliği,yıl sonu tüm hünerlerini sahneye koydu ve büyük alkış aldı.Öyle muazzamdılar ki...
Hep bir kızım olsun ve mutlaka bale ile haşır neşir olsun istemiştim.Bu hayallerim yavaş yavaş gerçeğe dönüşüyor.Okulda başlayan ilk adımlarımızı daha ileriye taşımak hedefimiz...


Balerin kostümü tam ZE'nin aşık olduğu türden.Bu nedenle gösteri çıkışı bile üstünden çıkarmak istemedi ve uzun süre dışarda böyle dolaştı...



Abi kardeş gösteri sonu hatırası...

Böyle de zarif olunmaz ki...

İlk göz ağrım,kıyamadığımsın...


Abisi kardeşini bu haliyle öyle beğendi ki kucaklayıp öpmek istedi...


Kollarımın altında hazinelerim


Dondurma dolabıyla aramızda manyetik bir bağ var.Yakınlarındaysak derhal yapışıyoruz:)

Bu üçlüye bayılıyorum...


Herşey muhteşemdi.Okulumuzdaki tüm öğretmenlerimize,sevgili ve çok ilgili müdüremize ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ederiz...
Daha nice böyle güzel günlere...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Evleniyor(muş)...

Aşk,evlilik,flört vs konularının,çocuk algısındaki karşılığını merak etmekteyim.Zannımca,en çok kimi seviyorsan onunla evlenirsin gibi bir algı söz konusu;buna mukabil, kardeş,anne,baba gibi aile içinden kimselerle evlenmekte hiçbir sakınca yok onların nazarında.Zira ZE, bugüne dek hep "ben büyüyünce RU ile evlenicem" söyleminde bulunur-du.

Ta ki bu akşama kadar...

Akşam babasıyla kız tavlası oynarken itiraf ediverdi birden:

ZE :"Biz Ziya'yla evlenicez biliyor musun anne?"
A:   Hönkkkk !!!
A:  "Ziya'da kim kızım?"
ZE: "Arkadaşım"
A:   "Sizin sınıftan değil galiba,ismini hiç duymamıştım"
ZE: "Hayır,Çizmeli kedi sınıfından"
A:  "Hımmm sizden büyük yani"
ZE: " Evet,en büyük sınıftan"
Olgun takılıyoruz anlaşılan :)
ZE:  "O beni yanaklarımdan öptü"
O ana kadar gayet sakin dinleyen babanın antenleri dikleşiverdi hemen:
B:  "aaaaa olur mu kızım,öptürme öyle kimselere" :)))
Klasik Türk kız babası nolcak 
ZE: "Bi de dudaktan öptü beni"
!!!! aman aman babanın görüntü karlanıverdi birden;ayar şart:
B: "hiiiiiiiiiii,sakınnnnn"
A: "annecim arkadaşlarınla yanaktan öpüşebilirsin tabi ama aileden biri dışında dudaktan öpmüyoruz kimseyi olur mu?"
ZE: (duymazdan gelerek ve gayet üstünkörü) "tamammmmmm"

Büyüyoruz galiba...


10 Mayıs 2012 Perşembe

Fareler ve Kraliçeler...

Çocuk milleti ayaklı ajanda misali;bir kez ağzından çıkan sözü anında not ediyor,bir nedenle yerine getiremediğinde derhal alarm verip insanı mahçup duruma düşürüyorlar.Şöyle ki;

Havaların ısınmasıyla birlikte, akşamları yemek sonrası Tuzla sahile yürüyüşe ineriz birkaç senedir biz.Hem yediklerimizi sindirir, hem açık havada yürüyerek zihnimizi diriltir ve hem de çocukların bisiklet,dondurma ve park taleplerini gidermiş oluruz bu sayede.Konseri,gösterisi bol olur yazın Tuzla'nın,bir de nostaljik açık hava sineması kurulur sahildeki meydana, ona takılırız bazen.Velhasıl, yaz akşamlarımızın mütevazi ve favori eğlencesidir bu gezintiler.

Geçen hafta bu senenin ilk siftahını yapıp Tuzla'da aldık yine soluğu.Pek iyi geldi yine hepimize.Parktı, dondurmaydı derken çocukların uyku saatini epeyce geçtiğimiz halde fakat keyifle döndük eve.Bunu takip eden günlerde, çocuklar mütemadiyen dile getirir oldular Tuzla taleplerini.Bizde "neden olmasın" diyerek karşılık verdiğimiz halde, mutlaka bir sebeple gerçekleştiremedik bir türlü verdiğimiz sözü.

Dün, YA'yı okuldan alıp eve geldik.
"Anne nesquikli süt içebilir miyim? "dedi.
"tabi oğlum " dedim.
"ben hazırlarım" deyip mutfağa geçti.Biraz sonra elinde nesquikli süt bardağıyla girdi içeri.Sütünü bitirdi ve tekrar mutfağa yöneldi.Ardından bir takım tıkırtılar duyulmaya başladı mutfaktan fakat gidip kontrol etmek istemedim.Su sesleri eşlik etti tıkırtılara;sonra sesler kesildi ve peşisıra YA geldi içeri.
"Anne ben bulaşıkları yıkadım "dedi.
"Oğlum bulaşık yoktu ki neyi yıkadın.?" diye sordum
"Süt içtiğim bardağı yıkadım" dedi.
Teşekkür ettim ve davranışının güzelliğini onayladım.

Gün içinde bunun gibi birkaç olumlu davranış daha sergiledi YA.Hepsi de bana yardımcı olmak maksatlı işlerdi.Akşam oldu, Neco geldi;yemeğimizi yedik,çocuklarla beraber hazırladığımız kahvelerimizi aldık, geçtik içeri ve aynı nakarat tekrar etti yine:
"ee hadi Tuzla'ya gitmiyor muyuz?"

Yemek esnasında, yaptıkları bir takım taşkınlıkları bastırmak amaçlı koz olarak kullandığım "susup yemeğinizi yemeye devam etmezseniz Tuzla'ya gitmeyeceğiz" şeklindeki tehditlerime rağmen O'nlar bildiklerini okumaya devam etmişler, buna mukabil bende "peki o halde Tuzla'yı unutun" diyerek noktayı koymuştum.Sözümü yememeye kararlıydım ve
"hayır,gitmiyoruz" dedim.
O dakka yaygara koptu.YA,isyan dolu cümleleri sıralamaya başladı derhal:
"Biz sizin her istediğinizi yapalım,siz bizimkileri yapmayın,oh ne ala"
Sonra bana dönerek:
"Sen kraliçeler gibi otur orda,kahveni iç,ben sana hizmet edeyim fareler gibi; ama sen yine de benim istediğimi yapma,adalet mi şimdi bu"
Ardından babasına dönüp:
"Sen de kral gibi otur,iyi valla"
Hızını kesmeden devam eder:
"Senden süt istedim onu bile getirmedin,bulaşığı bile ben yıkadım,kahveni yapmana yardım ettim,herşeyi ben yaptım ama sen benim dediğimi yapmıyorsun,hıhhhhhh"
!!!!
Bu sözlerin ardından Neco gözlerini bana çevirdi haklı olarak.Hemen kendimi savunmaya giriştim:
"Aaaa YA çok ayıp,sen kendin demedin mi ben hazırlarım sütümü diye,neden beni suçluyorsun şimdi,aşkolsun" diyebildim kekeleyerek.
Pes,adamda gerçek sanacak.Bütün gün kendisi oturup,çocuğu çalıştırıyor diyecek.Çocuğa üvey evlat muamelesi yaptığımı zannedecek.

Zamane çocukları ne hallere sokuyor bizi ayol...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

:(

Hayat böyle kardeş;

Bir tatlı,bir acı...

Bir mutluluk,bir hüzün...

Bir var,bir yok...

Sen hep iyi ol da,gerisini en iyi Allah kararlıyor zaten...

Seviyoruz seni
Biliyorsun...

























Anneler günün kutlu olsun...

-----------------------------------------------------------------------------
Teyzeye Not:

Resmi senin için Yamaç yaptı.O'na durumu anlattığımda, güzel bir resmin seni mutlu edeceğini düşündü ve hemen bunu yapmaya koyuldu.Resimdekiler sırasıyla:

1. RU
2. YA
3. Hacer
4. Teyze(malum)
5. ZE
6. Baba
7. Anne
8. Selçuk abi (teyzemizin eşi)

*Güzel ve güneşli bir günde hepimiz bir aradayız(anane,dede ve dayı sanırım dışarı çıkmış!!!) Evin etrafında toplanmışız.Evin hemen yanıbaşından -teyzemiz Galatasaraylı olduğundan- sarı kırmızı bir otomobil geçiyor.Onun devamında ise deniz var ve biri hoooppp diye!!! denize atlamış;buna mukabil bir dalga oluşmuş..Teyzemizin elinde, mutlu olsun diye alınmış çiçekler var ve hepimiz deniz manzarası eşliğinde keyif yapıyoruz.

*Teyzeye sevgi mesajını da artık iyiden iyiye okumayı ve yazmayı öğrenen YA, kendi çabalarıyla yazdı elbette...Kendi kendine okumayı ve yazmayı öğrenen oğlumun azmine ve hevesine hayran olmamak elde değil...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Büyüme Eğrisi...

Büyüyorsun oğlum;
Her geçen gün,her an,her saniye...
En çok arkandan şöyle alıcı gözüyle süzdüğümde ayırdına varıyorum bunun;neydi? ne oldu? diyor ve manidar bir gülüş sezinliyorum yüzümde.
Sonra doğumundan bugüne değin geçirdiğin aşamalar geliyor gözümün önüne hızlıca,
İlk gülücüğün,ilk aguların,ilk dişin,ilk adımların,ilk "anne" deyişin,ilk cümlelerin...

Büyüyorsun oğlum,
İçim titriyor sana her baktığımda...
Yüzün güldüğünde bahar çiçekleri açıyor içimde,ağladığında acıyla dağlanıyor yüreğim...
Kokun cennet kokusu nazarımda,doyamıyorum sarıp sarmalamaya,öpüp koklamaya...


Ana sınıfı hatırası...

Karakterinde büyüyor,gelişiyor aynı hızla,
Kolay bir bebek idin sen,kolay bir çocuk oldun;üzmedin anneciğini,
Küçücükken, ansızın gelen iki kardeşe rağmen arıza çıkarmadın hiç.Uyum sorunu yaşatmadın şükürler olsun.
Hep korudun, kolladın kardeşlerini.Onlarsız boğazından bir lokma geçmedi,ne aldıysan hep üçledin.

Çok hassassın,çok içli...
Merhametli,iyi yürekli...
Ahlaklı ve erdemli...
Olgun ve azimli...
Uyumlu ve sağduyulu...
Beni acziyetlerimle utandıracak denli üstelik.

Birkaç gün önce ilklerine bir yenisini daha ekledin;ilk dişin düştü.Peşi sıra da ikincisi...
Tuhaf bir his bu,
İnsanın içini gıcıklayan cinsten.Sevinse mi? üzülse mi? bilemediğinden...



Büyüyorsun oğlum...

Ama çok acele etme olur mu?

Related Posts with Thumbnails