Bundan tamı tamına 25 yıl önce idi: 8 Şubat 1987
10 yaşındaydım.Bugünlerde yaşadıklarımızdan daha çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü karlı bir kış günüydü.Bırakın okula,işe gitmeyi,ekmek almaya bakkala gitmeye bile geçit vermiyordu hava şartları.Çıksak da ekmek bulamıyorduk bakkallarda o ayrı;zira araçlar işlemiyordu yayanın bile işleyemediği yerde.Burnumuzu kapıdan uzatmaya imtina eder olmuştuk velhasıl...
Annem kız kardeşime hamile idi;son günleriydi artık.TV'de "Samuray'ın İntikamı"nı izliyorduk:),öyle yerleşik ki bu kare aklımda.Annemin sancıları tutmuştu.Hal böyle iken hastaneye ulaşabilmek pek zahmetli ve eziyetli olacaktı ve dahi mucizevi...Ama koyuldular babamla yola.Babannem,erkek kardeşimle bana göz kulak olması için memleketten gelmişti;emin ellerdeydik yani.İnanılmaz heyecanlıydık;bir kardeşimiz daha olacaktı ve bu bizi çok mutlu ediyordu.Cinsiyetini bilmiyorduk henüz, zamane şartları buna elvermiyordu;ama biz isimleri belirlemiştik kafamızda.İki kardeş birlikte seçmiştik ara sıra didişerek.Bir topumuz vardı kırmızı plastik,onun üzerine bile yazmıştık isimleri.O erkek olsun istiyordu,ben ise kız.İsimler ise şöyle idi:
Kız olursa "Gülşah",erkek olursa "Emrah" :)
Akşam,babam eve döndüğünde müjdeli haberi verdi.Kardeşim doğmuştu ve mini mini bir kız bebecikti.Ne denli sevindiğimi anlatmam mümkün değildi.Benim dilediğim olmuştu;görmek için sabırsızlanıyordum."Onlar neden gelmedi?Ne zaman gelecekler?Kardeşimiz güzel mi?" sorularıyla babamın başının etini yiyorduk.Ertesi gün babam tekrar hastaneye gitti.Kardeşimin birkaç gün kuvözde kalması gerekiyordu;o nedenle çıkamayacaklardı hastaneden.Babam eve döndüğünde O'nu yine yalnız görünce omuzlarımız düştü,yüzümüz asıldı.Hevesimiz ve heyecanımız boğazımızda düğümlü kalmıştı.Fakat babam bize bir sürpriz yapıp kardeşimin hastanede çekilen resmini getirmişti beraberinde.Resimdeki bebek-yeni doğmuş çoğu bebek gibi-eli yüzü şiş,şekilsiz, çirkince bişeydi.Resmi görünce yaşadığım hayal kırıklığı ve sarfettiğim sözcükler dün gibi canlı dimağımda.
"Ayyy bu çok çirkin,ben böyle kardeş istemiyorum" diye hoşnutsuzluğumu dile getirmiştim çocuksu,saf duygularımın etkisiyle.
Günler geçiyor ama annemle kardeşim hala gelmiyordu eve.Babanneme "annemler neden gelmiyor?" diye sorduğum birgün,O'nun hangi duygular içerisinde olduğunu o yaşımda duyumsayamadığım,neden sonra muhtemelen annem ikinci bir erkek çocuk dünyaya getiremediği için içerlediğini düşündüğüm cevabıyla inanılmaz irkildim ve ürperdim bir anda.
"Anneniz öldü,bir daha gelmeyecek" diyordu içini kaplayan anlamsız ve acımasız düşüncelerin yarattığı hissiyatla.
Babannem, erkek doğurmayan hatunun hatun olmadığını düşünen,bu hususta fazlaca bağnaz güruhtandı.O'na kalsaydı, dünya üzerinde erkek nüfusu hızla artar,kadınlarınsa nesli tükenmeye yüz tutardı.Hemcinsleri olmasa bunca erkek nasıl türerdi bunu hesap edemezdi.Velhasıl pek üzülmüştü içten içe oğlunun ikinci bir kızı daha olduğuna ve bu sebepleydi bizde açacağı yaraya aldırmadan verdiği talihsiz yanıt.Küçüktük ve bu cevaba hemen inanmıştık haliyle.Çok üzülmüş,hıçkıra hıçkıra ağlamıştık karşısında.Bir süre bu kötü şakayı sürdürmüş sonrasında insafa gelmiş ve doğrusunu söylemişti;fakat bizi öyle derinden etkilemişti ki bu yanıt,içimizde yarattığı kaos var gücüyle meşgul ediyordu tertemiz zihnimizi.Öyle ki babam eve gelince mütemadiyen O'na soruyor,aldığımız "yok öyle birşey,babanneniz size şaka yapmış" cevabına rağmen kalbimizi feraha çıkartamıyorduk bir türlü.
Babam bu durumla başedemeyince ertesi gün bizi alıp hastaneye götürdü.Ancak bu şekilde huzura erebilirdik kardeşimle.Binadan içeri girdiğimizde heyecandan yerimizde duramaz olmuştuk artık.Yenidoğan katına çıkıp da annemin karşıdan bize doğru geldiğini görünce,dünyaları verseler o denli mutlu olamazdım;bu duygular şu an bile öyle net ve sarih ki zihnimde.Kardeşimle anneme koşarak O'nu kucaklayışımız ve sımsıkı sarılıp sanki yılların özlemiyle kavrulmuşcasına öpücüklere boğuşumuz annemi de şaşırtmıştı ziyadesiyle.Bilmiyordu olan biteni,afallamıştı bu nedenle;ama O da çok özlemişti bizi ve tadını çıkarmıştı bu duygusal sahnelerin.Peşi sıra anlattık kendi ağzımızdan olanları.Çok şaşırdı ve üzüldü fazlaca,içerledi;anlamıştı belli ki bu sözlerin arkasında yatan duyguların nedenini."Bana hiçbir şey olmadı,korkmayın;kardeşinizi alıp geleceğim eve birkaç güne kadar" dedi"Öptü,sarıldı,koklaştık ve üzülerek de olsa vedalaşarak ayrıldık yanından.Rahatlamıştık artık,yeniden doğmuştuk sanki.Babannemize öfkemizde yatışmıştı bu sayede.
Babannemle geçen günlerimizden aklımda kalanlardan biri hala aklıma geldikçe güldürür kardeşimle beni.Erişte pişirmişti bir akşam.Hepsi tükenmemişti o öğün.Deli olurdu artan,ziyan olan herşeye.Ertesi gün bize onu yedirmeyi kafaya koymuştu.Isıttı ve getirdi karşımıza;yemek istemedik.Bizi cezbetmediğini görünce mutfağa götürdü ve az sonra elinde erişte ile tekrar çıkageldi."İçine şeker koydum,çok güzel oldu,tatlı gibi,hadi yiyin" dedi.Yine yemek istemedik.Bir tadına bakın diye ısrar edince zoraki tadına baktık.İğrençti.Nimete böyle bir yakıştırma yapılmaz ama sahiden yenecek gibi bir şey değildi.İstemeye istemeye yedik bir miktar fakat yine bitmedi.Baktı ki daha fazla yiyemiyoruz,neyse ki kaldırdı önümüzden.Tuhaf kadındı babannem vesselam.*
Birkaç gün sonra annem hastaneden geldi fakat yanında kardeşim yoktu.Bir süre daha hastanede yatması gerekiyordu.Çok üzülmüştük ailecek.Hava şartları da annemlerin hergün gidip O'nu ziyaret etmelerine izin vermiyordu.Bu annemin canını çok acıtıyordu; öyle ki,film izlerken ansızın gözünden dökülen yaşlara tanık olabiliyorduk.Aklı filmde değil hastanede yatan yavrusundaydı,şimdi daha iyi anlıyorum bunu.
Günler sonra nihayet kardeşim hastaneden çıkacaktı.Evde bayram havası hakimdi.Heyecanla evimizin yeni üyesini bekliyorduk.Annem ve babam yola koyuldular,bizde kardeşim ve babannemle evde bekliyorduk.Beklediğimiz an sonunda gelmişti;kardeşim annemin kucağında kapıdan girdiğinde yaşadığımız mutluluk tarif edilemez cinstendi.Hemen görmek istedik.Annem kanepeye koydu O'nu.
Resimdekinin aksine öyle güzel bir bebekti ki...Melek gibi,pamuk gibi,çiçek gibi...
Babannemin "Hayriye" ya da "Sultan" olsun tacizlerine rağmen,annem ve babam sağolsun beni kırmadılar ve kız kardeşimin ismi "Gülşah" oldu.
Yanından ayrılamaz olmuştum meleğimin.Sürekli öpüyor,kokluyor,kontrol ediyordum.Çok büyük bir heyecandı benim için.Abladan ziyade annesi gibi duyumsamıştım kendimi.Oyuncak bebeğimdi sanki o benim ve evcilik oynuyordum sanki O'nunla.Annem altını değiştirmek istese hemen yanında bitiyor,yardım etmek dahası O'nun yerine kendim yapmak istiyordum herşeyi.Büyük zevk alıyordum bundan.Bütün meşgalem bu olmuştu.Annem mama hazırlasa "ben yapayım" diyordum.Üstünü değiştirmek istese "ben değiştirebilir miyim?" diye yalvarıyordum nerdeyse.
Günler bu şekilde geçiyor ve ben her geçen gün artan sorumluluklarımla hem ziyadesiyle mutlu oluyor hemde büyüyordum yüklerimle gün be gün.Annem kardeşimi doktora götürdüğünde evde erkek kardeşimle yalnız kalıyor(ev sahibimize emanet ederdi) hem ona göz kulak oluyor, hemde annemden habersiz kardeşimin kirli bezlerini yıkayıp asıyordum.Bununla da yetinmeyip,üstüne bir de evi dertop ediyordum.Ev sahibimiz arada gelip bizi kontrol ediyor,yaptıklarımı görünce yere göğe sığdıramıyordu beni.Annem eve gelip de hamaratlığımı farkedince gözlerinin içi gülüyordu.Ev sahibinin methiyeleri de gururlandırıyordu içten içe.
Bu da yüreklendiriyordu beni fakat ben sahiden de büyük keyif alıyordum yaptıklarımdan.Asla ve kat'a annemin herhangi bir zorlaması yahut en ufak bir beklentisi dahi yoktu bu konuda.Küçük anne olmaktan ve üzerimdeki sorumluluklardan hoşnuttum;hem bu sayede annemin yüküne ortak oluyor,hafifletiyordum O'nun payına düşeni.Annem artık mamasını yapmama dahi müsaade eder olmuştu.Nişasta ile yapılırdı o zamanlar mamalar ve ben çok severdim bu mamanın tadını.Annem biberonla içirmek için ısrarla sıvı kıvamda pişirmemi ister,bende her seferinde kaşıkla yenecek kıvamda yapardım ki O'na yedirirken arada bende nasipleneyim:)
Öyle çok anı var ki kız kardeşime dair zihnimde.Misal;bir gün annem kardeşimi uyutmuş ve kendi yataklarının üstüne koymuş.Bir ara ağladığını duyduk ve ben hemen yanına koştum.Kardeşim tam yatağın ucuna gelmiş düşüyordu ki ayağından yakaladım.O sırada babam girdi içeri ve sert bir ses tonuyla "ne yapıyorsun öyle dedi?" Ben o panikle kardeşimin tuttuğum bacağını elimden bırakıverdim ve küçücük bebecik yere çakıldı.Anında kafasında koca bir yumru oluştu.Annemler doğruca hastaneye götürdüler ve kafatasında çatlak tespit edildi.Neyse ki çok önemli bir sorun yoktu fakat bu,trajikomik bir anı olarak hafızamızdaki yerini almıştı artık.
Çok sevdim kardeşimi ve hala çok seviyorum elbet.Aramızda ki hiç de azımsanmayacak 10 yaşlık fark,nesil farkıyla birlikte paylaşımlarımızı kısıtlı tutsa da O benim hep küçük bebeğimdi ve gönlümde ki yeri apayrıydı.Düğünümde tüm gece ağlayıp kızaran gözlerine eşlik eden mahsun ifadesi yüreğimi dağlamıştı.Çok ihmal ettim evlendikten sonra O'nu.O an ayırdına varamadım bunun,sonra sonra oturdu içime acısı.Kızdım kendime,hala da kızıyorum fakat zamanın ve yaşananların telafisi yok yazık ki.
Üniversiteyi Konya'nın çok uzak ve ücra bir köyünde okudu.Zaten içine kapanık bir yapısı olduğundan çok da yadırgamadı bunu ve bitirdi okulunu.Peşisıra da çarçabuk evlendi bize büyük sürpriz yaparak.Evlendikten sonra aramızdaki bağ daha bir kuvvetlendi.Daha bir anlar olduk birbirimizi,paylaşımlarımız daha bir arttı.Kapandı aramızdaki nesil farkı.Arar olduk birbirimizle geçen zamanı.Yokluğumuzdan yoksunluk duyar olduk git gide.Araya giren mesafeler canımızı, özlemler içimizi yakar oldu.Mütemadiyen "keşke"ler yer aldı cümlelerimizin başında.Bir araya geldiğimiz kısıtlı zamanlar yetmez oldu hiçbirimize.Gönüller bir olsun,önemli olan bu elbet ama keşke ayrılmak zorunda kalmasaydık hiç:(
Bugün 08 Şubat 2012 ve canım meleğimin,biricik kız kardeşimin doğum günü.Daha dün burada idi fakat ben şimdiden çok özledim O'nu.
Dilerim;o tertemiz kalbinin mükafatı olarak hayat hep güzellikler çıkarsın karşına.Mutluluk hanenizden ve ruhundan hiç eksik olmasın.Kalbinden geçenler,yaşamına yansısın.Hayal edip mutlu olduğun ne varsa bir bir önüne çıksın.
Güzel huylu,melek soylu kardeşim nice mutlu senelere;sağlıkla,mutlulukla,huzurla ve hep bizimle inşallah...
Seni Çoookk Seviyorum...
----------------------------------------------------------------------
Şubat 1987 deyince şu 4 şey aklımdan asla çıkmaz.
Biri, burnumuzu kapıdan çıkarmaya izin vermeyen çetin kış kartları;
Biri babannemin akıllara zarar şakası!!!;
Bir diğeri,kız kardeşimin doğumuyla küçük anneliğe geçiş yaptığım enfes günler,
Diğeri de babannemin bize kakalamaya çalıştığı,tadı dilimde asılı kalmış nadide lezzet: Şekerli erişte...
* Babannem an itibariyle 89 yaşında ve hala hayatta.