30 Nisan 2012 Pazartesi

Geleceğe Güzel Anılar Biriktirmek...

Her cuma tekrarlanan bir ritüel haline geldi dayı&anneanne evlerine ziyaretlerimiz.
Biz gitmezsek O'nlar muhakkak çağırıyorlar ve o gece mutlaka orada konaklıyoruz.Çocuklarda çok seviyorlar bu birlikteliği.Dayıları O'nlar için çok kıymetli; ayrıca bir de bilgisayarda oynama izni orada çıktığından tadından yenmez bir keyif haline geliyor orada geçen her an.

Müstakil bir evde altlı üstlü yaşıyor ailem.Bahçeli oluşu, çocuklar için cazip gelen bir başka etmen.Güzel havalarında etkisiyle kahvaltının ardından bahçede alıyorlar soluğu.Bende böyle olmasından müthiş mutluluk duyuyorum zira toprakla haşır neşir olmaları,ağaçtan erik toplamaları,bahçeyi keşfe çıkmaları,dayılarının eşlik ettiği çift kale maçlar yapmaları,mahallenin çocuklarıyla tozu dumana katmaları...para verip katıldığımız binbir çeşit kompleks aktiviteden daha fazla haz ve doyum sağlıyor çocuklara ve dolayısıyla bana...

Çocukluğumda Gebze'ye giderdik sık sık.Üç tane dayım bir de teyzem vardı orada.Çocuklarının bir kısmıyla akrandık. Hepsi de bahçeli evlerde otururdu.Oraya her gittiğimizde bahçede deli gibi koşturur,ağaç tepelerinden inmez,kümeslere dek girerdik.Hatta bir keresinde kümesin tepesinden düşüp yaralandığım olmuştur;izi hala durur yüzümde :)Öyle severdik, öyle keyifli anlar geçirirdik ki orada, annemlere oraya gitme konusunda sürekli   talepde  bulunur hatta epeyce ısrar ederdik.Şimdi biliyorum ki, çocuklarımın anılarında anneanne-dede-dayı evinde geçirilmiş günlere dair buna benzer güzel enstantaneler kalacak.

Bu cuma&cumartesi yine oradaydık.Hacercim nefis bir kek yapmış; çayımıza keyfimizle birlikte eşlik etti.Dayılarda yattık.Sabahında annemin "hadi kahvaltı hazır" çağrısıyla indik aşağı.Annem yine döktürmüştü sağolsun.Kahvaltının ardından attık kendimizi bahçeye.Çocuklarla maç yaptık.Erik ağacından henüz bebecik olan fakat çocuklara söz geçiremediğimizden o halde kopardığımız erikleri yedik(daha doğrusu çocuklar yedi,benim çekirdekli şeylere karşı tiksintim vardır).YA eriğin çekirdeklerini bahçeye ekmek istedi.Beraberce 4 tane erik ağacı aday adayı dikim işlemi gerçekleştirdik:)Bir güzel sulamayı da ihmal etmedik.Kırmızı başlıklı kızcılık oynadık :)Ben elimde sepetimle kırmızı başlıklı kız oldum:),YA kurt,ZE büyükanne,RU da avcı...
Senaryolaştırdık,yönettik,oynadık...
Dayının balkonunda güneşe karşı çay keyfi yaptık.Ve bu enfes güne dair aklımızda şu diyaloglar kaldı:

*ZE su istemektedir.Anne de "git eve iç kızım" diye yönlendirir.Damacana ve bardak giriştedir nitekim.ZE "ama sen getir" diye devam eder.Anne" sen kendin alabilirsin" diye ısrar edince ZE'den anneye tokat gibi bir yakıştırma gelir:
"Koca kafalı anne" !!!

*Annem akşama fırın tavuk yapmış.ZE'ye dedim ki hadi kızım pasta keser gibi porsiyonlayalım senle tavuğu.ZE aldı eline bıçağı bende onun elini tuttum.Tam bıçağı tavuğa yaklaştırıp kesecekken ZE titremeye ve kekelemeye başladı ağlak ses tonuyla beraber.
"Hayır,kesmeyelim yazık ama tavuğa"
!!!

27 Nisan 2012 Cuma

Etekçi Geldi Hanımmmm :)

Dün yayınladığım postta, kızım için ördüğüm bu şirin etekle çekilmiş fotolarını eklemiştim.Bu denli beğeni toplayıp,talep edileceğini aklımın ucundan geçirmemiştim oysa.Birkaç blog arkadaşım "bende isterim" deyince zevkle ve tamamen gönlümden geçen samimi duygularla mail atıp adreslerini istemiş ve hediye etmeyi arzulamıştım.(Duygularım hala baki)Keşke tüm dostlarıma yapıp gönderebilme imkanım olsa fakat bu hem zaman,hem de maddi açıdan külfet oluşturabilirdi benim için.Bu nedenle şöyle bir yöntem geliştirdim:




Ben ki, karakter olarak oldukça girişken,dışa dönük ve sosyal olsam da;mevzu satış,pazarlama,girişimcilik ve bilhassa para vb.konular olduğunda tam anlamıyla acemi,tutuk ve sıkılgan bir yapıya bürünüveriririm.Öyle ki,çalıştığım dönemlerde maaş zammı yahut diğer maddi haklarla ilgili  konularda hiçbir zaman talepkar olamamış hatta hakkım olanın bile peşine düşemeyerek ezik duruma düşmüş,kimi zaman bu nedenle sulu gözlülük edip ağlamışlığım vakidir.
Dün sevgili Hatice ve Sevgili Sitare beni dürtmese, hayatta tenezzül edip böyle bir işe girişeceğim yoktu.Fakat sonra mantıklı buldum ve madem bunca ilgi gördü o halde neden ticarete dökmüyorum dedim :)
Acemiliğim fiyatlandırma konusunda yanılgıya sürükledi beni.Şöyle ki,ilk olarak faceden duyurdum bu projemi; tezcanlılığım ve para mevzuularındaki tutukluğumdan dolayı çekindim ve emeğimin bedelini karşılamayacak bir fiyat belirledim gayet üstünkörü.Sonra bir arkadaşım "bu fiyat çok düşük değil mi?" deyince uyandım ve fiyatı bir miktar yukarı çektim.Nitekim kullandığım ip özel bir ipti ve fiyatı da diğer iplere göre çok daha maliyetliydi.Üstelik ben bedeni gözetmeksizin tek fiyat belirlemiştim,oysa ki 4 yaş üstü için  üç adet yumak kullanılması gerekiyordu dolayısıyla bu işin astarı yüzünü geçiyordu.Velhasıl,

Şayet dileyen olursa

0-3 yaş için 30 TL

4-7 yaş için 40 TL ücret belirledim.

Talep eden olursa mailden adreslerini bırakmaları suretiyle kargo yoluyla ya da yakın olanlar için elden ulaştırabilirim.
Not:İpin değişik renkleri de mevcuttur.

Bir de siz dostlarımdan bir ricam olacak:
Mümkünse kendi sayfalarınızda ya da diğer sosyal ağlarda paylaşırsanız daha geniş kitlelere ulaşmak konusunda bana büyük katkıda bulunmuş olursunuz;ben de size müteşekkir olurum tabi :)

Sevgilerimle...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Fashion TV'ye model yetiştiriyorum...

İnsanın süslü bir kızı olmaya görsün...


 Sabah yataktan kalkar kalkmaz soluğu gardrobun başında alan;

Gece uykusunda giyeceği pijamaları bile kendi zevkine göre seçen;


Günde 50 kere kıyafet değiştiren;


Sabah okula gitmek için giyinirken annesine kırk takla attıran;

Pantolonda mutlaka jeani ve tabi ki skinny modeli,etekteyse fırfırı gösterişi ve illaki miniyi tercih eden;


Giydikleri içine sinmişse havalara girip babasının karşısına geçerek "tatatatammmmm,babacım nasıl olmuşum" diye beğeni bekleyen;

Fırsatını bulduğu an, annesinin makyaj malzemelerinin başına geçerek sürüp sürüştüren;


Çorabından,ayakkabısına,şapkasınsan,aksesuarlarına kadar uyum ve gösteriş gözeten;

İlla ki kendi tercihlerinde ısrar eden,anne azıcık müdahale edince şiddetle O'nu püskürten;


Saçlarını pek seven,"popoma kadar değiyor" diyerek onlarla övünen ve fakat kıvırcıklığından hazzetmeyip düzleşmesi için annesinin düzleştiricisine göz diken;

Eşofmanla gezmeyi zinhar kabul etmeyen,es kaza okula giderken giymesini istediğimde "hiç okula giderken eşofman giyilir mi ?" diye ukalalık eden ve her nerde ne şekilde olursa olsun eşofmanla dolaşmayı kendine hakaret addeden;

Aşırı kokoş bir kızla işim var işim...

Not:Krem rengi fırfırlı etek bizzat benim emeğimdir :)

24 Nisan 2012 Salı

Dup"Duru" Bir Gün...

Geçen sene bu zamanlardı;ilk kez buluşmuştuk  en çok sevdiğim birkaç blog sahibesiyle.Orada yakınen tanıma fırsatı bulamamıştım ilk kez buluşuyor olmanın heyecanı,telaşesi,karmaşası ve acemiliğiyle.Uzak kalmıştık bir de masadaki konuşlanmamız dolayısıyla;bu nedenle sohbet imkanı da bulamamıştık yeterince.Ama blogdan feci halde kanım kaynıyordu kendisine.Yazılarını çok beğeniyor,doğallığına,zarafetine,yaşam enerjisine ve stiline bayılıyordum.Ortak noktalarımızda vardı üstelik.Şu an yaşadığı yerde bende 5 yıl yaşamış ve tıpkı O'nun gibi orayı sevemediğimden mütemadiyen ayrılmak istemiş ve 5 yılın sonunda nihayet taşınmıştım.O'da yakın zamanda taşınacak inşallah :)

Fırsat buldukça sosyal ortamlar üzerinden sohbetlerimiz oluyordu fakat yüz yüze gelme imkanını henüz yaratamamıştık.Birkaç hafta önce yine bir sohbet esnasında "hadi görüşelim" dedim ve 2 hafta sonra cumartesi için sözleştik.Kız kıza takılacaktık;yani anneler ve kızları şeklinde:)

Geçen iki hafta boyunca sohbet fırsatımız olmadı hiç.Dolayısıyla son durum hakkında malumatımız yoktu.Bir de hafta sonu için ailecek bir programımız vardı ve çakışması ihtimali vardı.Üstelik YA ve RU'yu annemlere bırakacaktım fakat annemler cuma akşamından kız kardeşime gitmişlerdi bile.Ben tam buluşma işi yatar diye düşünürken Aysunumdan mesaj geldi.Yeri ve zamanı belirtiyordu.Onca maniye karşın hemen kafamda planları yapmaya koyuldum ve okeyleştik.O gün öyle yoğundu ki programım ve peşi sıra gelen diğer günlerde.Öğlen  bende kalabalık misafir vardı.Akşamında arkadaşlara sohbete gidecek ve muhtemelen geç dönecektik.Sabah oğlanları dayılarına bırakacağım için gece orada kalsak daha mantıklı olacaktı ve sabah erkenden kalkıp hazırlanmak için ZE'yi alarak eve geçmeliydim.Derhal hazırlanıp çıkmalı ve görüşme sonrası da apar topar eve dönüp akşamında İzmit'e kız kardeşime gideceğimizden çanta hazırlamalıydım.Düşüncesi bile kafamı karıştırmaya yetiyordu fakat ben buluşmaya odaklanmıştım.

Gece 01:30 gibi Memo'nun evindeydik.(İyi ki varsın Memo,iyi ki)Yatakta aldık soluğu.Sabah 09:15 gibi kalkıp hemen giyindim;tam evden çıkacaktım ki anahtarımın olmadığını farkettim.Neco'da kalmıştı.O'nu aradım ve beklerken kahvaltımızı yaptık.Neco'nun gelişiyle ZE'yi kaptığım gibi eve geldik.Epey zaman kaybetmiştik;hızla hazırlandık.Aksi gibi yağmur yağıyordu.Buluşacağımız mekan Marinaydı ve tadı açık havada çıkardı.Sözleştiğimiz saatten yarım saat evvel Aysunum varmıştı bile mekana.Bende bir hışımla fırladım evden ve taksiye atladığımız gibi tam sözleştiğimiz saatte mekana vardık.

Karşılaştığımız andan itibaren, O'nlara duyduğum yakınlığın sebepsiz olmadığını anladım.Ana&kız öyle güzeller,öyle zarifler ve öyle natureller ki.Sohbet, içilen kahveler ve keyif sigaralarıyla(keyif anında içenler için ne büyük nimettirtir o) birlikte içimi ısıttı.Yağmurla başlayan gün giderek aydınlanarak neşemize neşe kattı.Üstüne, iki Duru'nun birbirleriyle çok iyi anlaşmaları kaymaklı kadayıf etkisi yarattı.Çok sevdiler birbirlerini.Boyamalar yaptılar,kitaplar okudular,puzzlelar yaptılar,koştular,coştular, sarılıp kaynaştılar bolca ve üzülerek ayrıldılar sonunda.En kısa zamanda tekrar görüşmek planlarıyla tabi...







Ne tatlıydın sen be Aysunum.İnsan 2 çocuk doğurup da nasıl böyle zarif ve nazenin kalabilirin en canlı kanıtıydın vesselam.Hele Duru hele Duru,yüzüne bakmaya ne doyabiliyor ne kıyabiliyor insan.Hem huyu, hem yüzü güzel.Bin kere maşallah sana...

Demir oğlan ve akşam ki programlar nedeniyle çok uzatamasak da sohbeti, doyurdu beni yine de her bakımdan; fakat ne yalan söyleyim;

Tadı damağımda kaldı :)

20 Nisan 2012 Cuma

Sanki Her Tarafta Var Bir Düğün...

Harikalar Dünyası Anaokulunda, Harikulade Çocukların, Harika 23 Nisan Balosundan kareler...

RU ve ZE en şık kostümlerini giydiler ve el ele kol kola okullarındaki bayram kutlamasına katıldılar.ZE sabah giyinirken "ayyy çok heyecanlandım" sözleriyle dile getirdi hislerini...


Nasıl da güzel bir çiftler dimi blogcum.


Prensesimin ruhunda kokoşluk bulunduğundan bugün gerçekten O'nun günüydü.Gözlerinin için parlıyordu keyiften...




Bu çocukların her biri birer şaheser sahiden...



ZE,RU için hep "sevgilim,aşkım" sözcüklerini kullanır.Hatta ben "RU ile evlenicem" boyutuna kadar taşır işi.


ZE'nin yanındaki en yakın ve sen sevdikleri arkadaşı CEM.Ailecek severiz biz Cem'i.Hatta öyle ki,Neco zaman zaman "sen bizim oğlumuz ol,olur mu?" ya kadar vardırır işi.Biz de çocuk az ya :)






RU rehavete kapılmış anlaşılan.Hiç gelemez öyle yorgunluğa falan.Çekiliverir hemen bir köşeye...







Pür dikkat takip ediyorlar gösteriyi...


Balon patlatma yarışması...


Balon patlamış ve ZE çok korkmuş.Bu mahsun hali ondan...







Tüm çocukların Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu olsun...

Büyük Önderimize sonsuz minnetlerimizle...

ps: YA'cığım seni unuttum sanma.Sen artık kocaman bir abi oldun ve anasınıfına başladın.Okulunda böyle bir kutlama henüz yapılmadı.Pazartesi günü hep birlikte coşkuyla kutlayacağız çocukların en mutlu bayramını kuzucum hiç merak etme...

19 Nisan 2012 Perşembe

İyi ki...

İkizlere hamile kalışım tamamen sürprizdi.Öğrendiğimde geçirdiğim şoku atlatmam epey zaman aldı.Zihnim gelgitlerle doluydu ve bu beni çok yoruyordu.Acabalar, II.ci hamileliğimle ilgili kurduğum hayalleri tepetaklak edercesine kafamı kurcalıyor,keyfimi kaçırıyor,karanlık düşünceler girdabında debelenmeme neden oluyordu.Acaba YA bunca erken dönemde kardeş sahibi olmaktan dolayı olumsuz etkilenir miydi?Acaba O'na yeterince vakit ayırabilir miydim? Acaba ilişkileri nasıl olurdu? Acaba 3 çocuklu hayatta bizi neler bekliyordu?...

Bu haller içinde geçirdiğim 9 ayın ardından ikizlerin doğumuyla birlikte, bundan sonraki hayatımızın nasıl süregideceğine dair aldığım ilk sinyaller yazık ki pek iç açıcı değildi.Karmaşası,kaosu bol,temposu ağır ve tabidir ki pek yıpratıcı bu süreç, geleceğe dair hiç de ümitvar değildi.Hep karanlık senaryolar kurguluyor,bu senaryoları zihnimde sahneliyor,ortaya çıkan gerilimvari sahneler karşısında ah-u vah ediyordum.Mütemadiyen kendime sataşıyor,hayat karşısındaki acemiliğime içerliyor,hırsımı kendimden çıkarmaya çalışıyordum.Öyle ki, zaman zaman o günlere dair iç dökmelerimi yansıtan satırlar geçiyor elime de, ne denli zor zamanlardan geçtiğimin ayırdına varıyorum bu notlarla her karşılaştığımda...

İlk zamanlar sahiden çok zordu.Ardarda ağlaşma nöbetleri,gece saatlerce süren emzirme ritüelleri,birini yatır birini kaldır, yetmedi seslere uyanan büyüğü yeniden uyutmaya çalışma çabaları,sabahında gecenin yoğun mesaisinin yorgunluğunu henüz üstünden atamadan erkenden yeni günün mesaisine başlamak zorunda olmak;uyutma,doyurma,yıkama-paklama,alt-üst değiştirme,huysuzluklarını sükuta erdirme sarmalında geçen bu ağır tempo ciddi anlamda paralıyordu beni.Fakat asıl zor olan,yüzeye çıkmaya çabaladıkça beni daha beter dibe çeken sorun, YA ile yeterince ilgilenemiyor olmamdı.Oysa küçük bebelerimin zaruri ihtiyaçlarını bir çırpıda gideriyor ve koşar adım tüm ilgimi ve algımı YA'ya yöneltiyor olmama rağmen tatmin edemiyordum bu yetememe duygusunu.Başedemiyordum O'na kalan enerjimin,O'nu mutlu etmeye yetmeyeceği düşüncesiyle.Kıskançlık duygusuna hiç kapılmasın,karmaşa ortamının getirdiği huzursuzluktan nasibini almasın,ilgi açlığı çekmesin,çok seslilikte, sessizliği seçmesin,geri planda kalmasın,küçücük bedeniyle"sen abisin" le başlayan büyük lafların altında kalmasın...
velhasıl gözlerinin feri hiç sönmesin,mutluluk cilasıyla hep parıldasın istiyordum.Azami efor sarfediyordum bu sebeple.Belki akışına bıraksam bu denli hırpalanmayacak,işin doğallığını bozmayacak,kendime bunca yüklenmem sonucunda oluşan gerginliklerden kimse etkilenmeyecekti.Fakat elimde değildi ki...
İçimi kemiren vicdan azabı, mantıklı davranma yetilerimi gün be gün köreltiyordu.

Zaman geçiyor ve ikizler hızla büyüyorlardı.Onlar büyüdükçe, şimdiye dek peşimi bırakmayan bu zalim vicdan duygusunun ne denli yersiz olduğunun yavaş yavaş ayırdına varıyordum.Paylaşımları an be an artıyor ve kardeşliğin sarıp sarmalayan o muhteşem hazzı, tüm gücüyle etkisi altına alıyordu yavrularımı.
Ve ne mutlu ki, benim koca gönüllü ilk göz ağrım kardeşlerini hiç yadırgamadı,hiç ayrı tutmadı kendinden.
Ne aldıysa O'nları da ortak etti payından,
Ne çizdiyse, kendisinin yanından hiç eksik etmedi kardeşlerini,
Benim bile akıl etmediğim zamanlarda,O hiç unutmadı kardeşlerinin varlığını,
Okulda yaptığı faaliyetlerde bile tek saymadı kendini;ne yaptıysa üç etti, hiç bir etmedi.
Kardeşleri anneannede kalmak istediğinde(kendisi asla bizden ayrı kalmadığından) ısrarla hiç onay vermedi,"kardeşlerimde gelsin" diye feryat figan etti,
Yeri geldi, anne-babaya karşı güç birliği oluşturdular,
Birbirlerinin en büyük desteği,can yoldaşı,hisdaşı,arkadaşı oldular.

Beraberliklerinin keyfini doyasıya sürüyorlar.Ara sıra kikirdeşmelerinin içine edip keyiflerini kaçırsak da,bu sahnelere tanıklık etmenin hazzı ömre bedel.
Misal,
Bir pazar sabahı, uykudan O'nların sesleriyle uyanmak,kulak kabartıp diyaloglarına misafir olmak,yanlarına gidip biraz daha sessiz olmaları konusunda uyarmama karşın O'nların hiç aldırış etmeden keyiflerince evcilik oyunlarına devam etmelerine şaşırmak, ZE'nin "anne",YA'nın "baba",RU'nun ise "bebek" rollerine bürünmelerine ve rollerinin hakkını vermelerine gülümsemek,koridorda, kimseyi umursamadan (komşular bir gün imza toplayıp attıracaklar o ayrı) koşuşturmalarına biraz gerilerek şahit olmak,salona girdiğimde karşılaştığım manzara karşısında gülsem mi ağlasam mı karar veremeyerek, oluşturdukları dağınıklığa keyiflerini bozmamak adına gülümseyerek karşılık vermek...

Tüm bunlar şükür sebebi biliyorum,

Ve bana, geç farkına vardığım bu şansı verdiği için Yaradan'a hiç usanmadan binlerce kez teşekkür ediyorum...

12 Nisan 2012 Perşembe

Sıcakkanlılık da Bir Yere Kadar...

İnsanoğlu çeşit çeşit;
Sıcakkanlısı var,suratsızı var,
Lafazanı var,suspusu var,
Bulunduğu kabın şeklini alanı var,kasıla kasıla taş kesileni var,
Mütevazisi var,kurumlusu var,
Ağzı laf yapanı var,boşboğazlısı var,
Olduğu gibi görüneni var,göründüğü gibi olanı var,
Meraklısı var,ketumu var,
Var da var velhasıl...

İnsana insan lazım;her zaman lazım.Yalnızlık Allah'a mahsus; lakin bazen öylesi denk geliyor ki adama, "bu kadarına da pes yani" dedirtiyor.Şöyle ki;

Bugün öğle üzeri YA'yı okuldan ben aldım.Peşi sıra biraz gezindik,bir iki ihtiyacımızı giderdik ve eve dönmek üzere toplu taşıma aracına bindik.Kuruldum şoför arkası çift kişilik koltuğa ve YA'yı aldım kucağıma.Az sonra yanıma bir bayan oturdu;yanında 10-12 yaşlarındaki oğluyla birlikte.Araç yeni kalkmıştı ki muhabbet sever bayan arkadaş kucağımdaki oğlumu göstererek:

"Bir tane mi çocuğunuz?" dedi tüm güleryüzlülüğüyle,
Afallayıp, yüzüne alık alık baktıktan sonra biraz gerilerek ve vereceğim cevaba hiç hazırlıklı olmayacağını tahmin ederek:
"Hayır 3 tane" dedim.
Tahmin ettiğim gibi (artık o kadar alıştım ki bu tepkiye):
"aaaa gerçekten mi " sorusuna eşlik eden şok ifadesiyle peşpeşe sorularını sıralayarak beni dumur etti hatuncağız.
"Diğerleri bundan büyük galiba?"
"aaa demek ikiz,çok zor olmuştur dimi?"
"Kaç yaş var aralarında?"
"Cinsiyetleri ne?"
"Allahtan biri kız olmuş"
Yorumda yapıyor benim adıma:)
"Kız çocuk iyidir,benim iki oğlum var bir tane de kız yapsam mı diye düşünüyorum,ama ya olmazsa geri gönderecek halimiz yok ki!!!" abla komikte aynı zamanda :)
"Biz 3 kız kardeşiz,bir de erkek kardeşimiz var,annem keşke o da erkek olsaydı der ara sıra" diye kendi sorup kendi cevap veriyor hızını kesmeden.Yetinir mi peki? yetinmezzzz:
"Yardım edeniniz var mı?"
"Okula gidiyorlar mı?
"Kaç para veriyorsunuz kreşe?"
"İkisine mi o rakam?offf çokmuş,ekstra bir ücret istiyorlar mı?
"Sabah gidip akşam geliyorlar öyle mi?"
Yok gelmiyorlar orda kalıyorlar desem şaşırıp susar mı acaba???
"Eşiniz ne iş yapıyor?"
"Nerede oturuyorsunuz?"
"Nerelisiniz?Eşiniz de mi oralı?"
"Aileniz burada mı oturuyor?"
"Kaç kardeşsiniz?Hepsi burda mı?"
Kardeşliğin önemi hakkında bir de nutuk çekti ki ablam,ağlamama ramak kaldı :)

Ben kesmedim YA'ya sardı bu kez:
"Adın ne senin?Kardeşlerinin adı ne?"

bla bla bla...

Bıraksam kadın yedi sülalemin seceresini tutacak.Kafamı çeviriyorum olmuyor,tek kelime ile cevap veriyor ve yorum dahi yapmıyorum anlamıyor,"yahu sus be kadın" diyeceğim dilim varmıyor.Yol bitsin de ineyim diye dua ediyorum ama uzadıkça uzuyor be mübarek.
Neyse bir ara yoruldu mola verdi de derin bir ohh çektim;ardı sıra da indim minibüsten şükür.
Ama sınavdan geçmiş gibi terledim ne yalan...
Bu kadar da meraklı ve çenebaz olmaz ki ama insan yahu!!Neden bunca yakından tanıma gereği duydu beni anlamadım.Kanı kaynadı desen;ilk bakışta öyle pek de sevimli, sıcak gelen bir tip değilim.Muhabbete aç desen;git komşuna, gider bu ihtiyacını;elin yabancısıyla ne işin var dimi.Nüfus memuru yahut gözlem yapan bir sosyolog desen;görüntüsü aykırı.Huyu bu ablamın demek ki...

Dedim ya blogcum;insanoğlu işte,çeşit çeşit

9 Nisan 2012 Pazartesi

Günün Altın Saatleri...

Günün bu saatlerini seviyorum;

Ev ahalisinin minik üyelerinin 20:30 gibi istirahate çekilip yerine sükunetin ikamet ettiği, gecenin beni benimle bıraktığı nadide zamanlarını...

Gün boyu peyderpey boşalttığım yüklerimin,tamamını teslim etmiş olmanın dayanılmaz hafifliğini...

Bu,tarifte çaresiz kaldığım serkeşliği...

Ne kadar uzatsam o kadar kar bildiğim;sabahına yataktan kazınarak sıyrılmam muhtemel hallenmelerim pahasına, her dakikasını fırsat saydığım rötarlı uykudan önce saatlerini...

Yorgunluk ve uykusuzluktan ölsem dahi inadına çakılıp kaldığım;eşime göre beyhude,benim içinse fazlasıyla tatminkar geçirilen dakikaları...

Yorulan bedenime inat,vızır vızır çalışan zihnimi ve peşi sıra uygulamaya koyulduğum düşüncelerimi...

Karmaşanın,kaosun son bulduğu,ortalığın süt liman olduğu anları...

Sessizliğin huşu içinde dinlenen sesini...

Sanırım en çok bunu,evet en çok bunu seviyorum...

Related Posts with Thumbnails