30 Nisan 2011 Cumartesi

Çorbaya Üflenmez(miş)...

Bu aralar takıntımız bu.
Çorbaya üflenmezmiş.
"Oğlum sıcak ne yapalım" diyorum.
"Kaşıkla karıştıracaksın" diyor.
"Ama çabuk soğumuyor ki böyle" deyince,
"Olsun üfleme sen" diyor illaki...
Allah Allahhhh,
"Kim dedi çocuğum bunu?nerden çıkardın?"
"Öğretmenim dedi?"
"Neden üflenmezmiş peki?"
"Üflenmez işte"
!!!!!
"Kendin üflersen birşey olmaz oğlum,öğretmenin onu başkası üflerse diye söylemiştir.Hani tükürük falan kaçarsa içine diye.Mikropları bulaşmasın başkasının ondan yani"
"Hayır işte,çorbaya üflenmez"
"Üfleme o zaman,ağzın yanınca görürsün üflenir mi üflenmez mi?"

Sahi üflenmez mi çorbaya yaaaa???

26 Nisan 2011 Salı

23 Nisan Kutlamamızdan...

Oldukça keyifli bir 23 Nisan kutlaması yaptık cuma günü.Bızdıklarım Türk bayraklı tshirtleriyle harika görünüyorlardı,hepsiyle iftihar ettim ve tabi ki çok duygulandım.
Ülke olarak Cumhuriyetimize sahip çıkacak,aklı başında,idealist,demokrat ve çağdaş Türk gençlerine  çok ihtiyacımız var ve tabiki benimde dileğim,çocuklarıma bu vasıfları kazandırabilmek...
İşte resimlerle 23 Nisan kutlamamız:

Başlangıç tabi ki İstiklal marşıyla ,


YA'nın şiir performansı,ZE'de pür dikkat abisini dinliyor...


Lolipop şekerleri sınıfı korosu,birbirinden güzel şarkılar seslendiriyor,
Diğer gösteri ise şahaneydi,şarkı eşliğinde dönerek ellerinde tuttukları ipi en sonunda yıldız şekline getirdiler,çokta başarılıydılar...


Pamuk şekerleri sınıfı sahnede...
Şiir okuyacaklar,
ZE'de utangaçlık belirtileri başgösteriyor.Eller ağızda şekilden şekile giriyor.Sıra ona geldiğinde,okumayı reddediyor,öğretmeni yanına gelip ikna etmeye çalışıyor fakat ZE okumamakta ısrarlı.Öğretmen daha fazla ısrarcı olmuyor.Henüz zamanı değil sanırım.Ardından yanındaki arkadaşı ile birbirlerine sataşıyorlar.Bu arada RU'da şiir performansını sessiz sedasız  yerine getirmeye çalışıyor.Bravo bızdığıma,üstesinden geliyor...


Veeee İspanyol YA huzurlarınızda,
O kadar yakışmıştı ki oğluma,bayıldım.Fevkalade bir performanstı.İnanılmaz etkilendim.Benim bebeğim büyüdü de ne güzel etkinlikler gerçekleştiriyor böyle.Şükürler olsun.


Çocukların hepsi birbirinden şahaneydi.Çinlisi,İskoçu,Kafkası,Finlisi,Kızılderilisi ve tabi ki Türk'ü...
Minicik bedenleri,koskoca yürekleriyle ne hoş şeyler ortaya çıkardılar,
Hepsini yürekten tebrik ediyor,ayakta alkışlıyorum.


Gösteri sonrası aile ile hatıra fotoğrafları:
Anneanne ve dayıda bizimleydi,onlarda keyifle izlediler yavruları...


Minikler arkadaşlarıyla...


Herşey çok güzeldi,
Anne-baba için çocukları ne yapsa çok değerli değil mi zaten?
YA bir yıl öncesine göre çok yol katetti.Önceleri her merasimde büyük heveslerle okula gidip,hüsranla dönüyordum eve.Nitekim YA sahneye çıkmayı reddediyor,sağa sola kaçarak,başka şeylerle ilgileniyor,arkadaşlarına katılmıyordu.Hepsini provalarda çok iyi yerine getirmesine rağmen topluluk önünde sergilemekten kaçınıyordu.Çok üzülüyordum bu duruma.Performans sergilememesi değildi beni üzen,özgüven eksikliğinden kaynaklandığını düşünerek kendimi telef ediyordum.Ama bu sene bunu aştı şükürler olsun.Gayet istekli ve kendinden emin yerine getiriyor ikidir tüm vazifelerini.Demek ki zamanı değildi,şimdi ise herşey yolunda.ZE'de de durum YA'nın aynı.YA'dan tecrübe ettiğimden bu kez paniklemiyor,zamanının gelmesini bekliyorum...

Ellerinize,emeğinize sağlık minik kuşlarım...

--------------------------------------------------------------------------

Emeği geçen öğretmenlerimiz,
Lolipop şekerleri sınıfı (YA) öğretmeni Zeynep hanım,
Pamuk şekerleri sınıfı (RU veZE)öğretmeni Zuhal hanım ve 
Elma şekerleri sınıfı öğretmeni Sinem hanıma sonsuz teşekkürler...


23 Nisan 2011 Cumartesi

Dünya Çocuk Bayramı...

Bugün 23 Nisan...

TBMM nin açılışı ve bugünün çocuklara armağan edilişinin 91.yılı.

Ulusumuzun,babadan oğula geçen saltanat yönetimini terk ederek,halkın kendisini,seçtiği temsilcileri aracılığı ile yönetmeye başladığı günün yıldönümü...

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK,23 nisan 1920 de TBMM nin açıldığı ilk günü aynı zamanda çocuklarımıza armağan etmiş ve bu yönüyle de ne denli eşsiz bir lider olduğunu tüm dünyaya bir kez daha kanıtlamış.



Dünya üzerinde çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı tüm dünya çocukları ile birlikte kutlayan tek ülke Türkiyedir. 

Bu nedenle bu özel günü,tüm ülkede büyük bir coşkuyla kutluyoruz.

ATATÜRK Der ki;

Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, 
Yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! 
Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. 
Kendinizin ne kadar mühim,
Kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. 

SİZLERDEN ÇOK ŞEYLER BEKLİYORUZ... 

Geleceğimiz çocuklarımıza emanet ve ben yürekten inanıyorum ki,ülkemizin ihtiyacı olan tüm müspet değerlere sonuna kadar sahip çıkacaklar.

Bu vesile ile bende çağdaş,demokratik ve laik bir Türk annesi olarak,geleceğimizin teminatı çocuklarımızın ve tabi ki içinde kendi çocuklarımın ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI KUTLUYORUM.

BARIŞ İÇİNDE BİR DÜNYADA YAŞAMAK DİLEKLERİMLE...

22 Nisan 2011 Cuma

Ulusal Egemenlik Anne ve Çocuk Bayramı...

Çok heyecanlıyım.Kuzularım,günlerdir yaptıkları çalışmaları ortaya koyacaklar bugün.
23 Nisan kutlamalarımız bir gün önceden gerçekleşecek okulumuzda...

YA İspanyol çocuğu olup,şiir okuyacak,
RU ve ZE de birer kıtalık şiir okuyacaklar.
Günlerdir şiir ezberliyoruz.
Akşamları elimizde fırça sapı,mikrofon yapıp şiir okuyoruz.Arkasından bolca alkış,bravooo nidaları eşliğinde öpücük yağmuruna tutup yüreklendiriyoruz ki o gün gelip çattığında tutulup kalmasınlar...
Çok komikler ve de çooookkk tatlı...
Miniklerim büyüdüler de şiir okumaya başladılar,inanılmaz...
İzlerken yine mendilleri hazır bulundurmalı...
Dün 23 Nisan şenliğine gittiler okul vasıtasıyla.
3 kardeş birlikte...
Palyaço gösterisinde ZE korkup ağlamış azıcık,RU hiç korkmamış,öyle diyo:
"Anne biliyomutun,ben hiç kokmadım,Zeenep koktu,ağladı"
İlizyonist izlemişler ardından,paralar falan kaybetmiş,bişiler bişiler...
Etkilenmişler sanırsam.
Şarkılar söylenmiş,danslar edilmiş,
Eve geldiklerinde hala "gözüm kara kalmadı yara oldum renga rengarenkkkk" diye tempo tutuyorlardı.
Çok sevindim tabi eğlendiklerine.
Bende gezmelere gittim,kalırmıyım onlardan eksik?
İzmit'e kız kardeşime gittim,havanın tadını çıkardık.
Eee artık kalkıp birazcık evle ilgileneyim,ortalığı dertop edeyim,
Sonrada annemide alıp,gidip keyifle kuzucuklarımı izleyeyim...



20 Nisan 2011 Çarşamba

5'i bir yerde çayı !!! mı???

Hey gidi günler heyyyy...

Free günlerden... *

* Çoluksuz,çocuksuz,alabildiğine hür,

* Sorumluluk duygusunun seni boğazlamadığı,

* Vicdani gelgitlerle ömür törpülemediğin,

* Azıcık aşım kaygısız başım söylemini ilke edindiğin,

* Keyfe keder planlar yaptığın,

* Sadece ve sadece kendin için alışverişe çıkıp saatlerce buna vakit ayırdığın,

* Kuaförünle haftada bir randevulaştığın,

* Evinin günlerce el sürülmese bile tertipli kalabildiği,

* Vizyondaki filmleri an ben an takip edip derhal salondaki yerini aldığın,

* Eşinle rahatça:) tartışıp ve hatta küs kalabildiğin,ayrı odalara kapanıp gerisini düşünmeden dilediğin gibi  takılabildiğin,

* Elini kolunu sallaya sallaya,bir çanta bir mont geçirip sırtına dışarı çıkabildiğin,

* Çıkını hazırlayıp "hadi dışarda yapalım kahvaltıyı" diyerek alelacele bir kararla kendini dışarda bulduğun,

* Erken rezervasyon tatil fırsatlarının en birincisinden "aman ya o tarihlerde hastalınırlarsa" düşüncesinden uzak gönül rahatlığıyla yer ayırtabildiğin,

* Tatillerde "hiçbirşey yemiyor bu çocuk ne yapmalı" zırvalarıyla güzelim günlerin içine etmediğin,

* Full aktivite ile geçen harika bir tatil gününün akşamında odana döndüğünde derhal kendini ılık duşun altına sokup,peşi sıra yatağa  uzanarak tadından yenmez bir şekerleme yapabildiğin,

* İş günlerinde servise 5 dk kala uyanıp,o 5 dk sonunda kendini serviste bulabildiğin,

* Çocukları binbir hengame ile okula bırakma,akşam iş dönüşü okuldan  yine binbir hengame ile alıp eve getirme gibi sıkıntılarının olmadığı,

* İşten döner dönmez üstünü zor çıkartıp,mutfağa yönelerek yemek hazırlama,daha da vahimi hazırladığın yemeği misli misli hengamelerle yedirme,bu hengamelerin sende yarattığı gerilimle başa çıkma gibi dertlerinin olmadığı,

* Çamaşır makinasının,yoğunluk ve yorgunluktan isyan bayrağını çekmediği,

* Yoğun geçen iş gününün ardından,akşam erkenden yatabilme özgürlüğünün elinden alınmadığı,

* Eşinle romantizmin büyüsüne kapılıp tüm akşamı sırnaşık kediler gibi geçirdiğin,

* "Biz seninle çocuklardan önce nasıl vakit geçiriyorduk hayatım" sözünü sarfettirecek bunaklık belirtilerinin henüz başgöstermediği,

* Tahammül seviyenin minimumlara inmediği,sinirden kudursan bile dişlerini sıkıp yutkunarak kendini kasmadığın,

* Her akşam çocuklarla kaliteli zaman geçirmek adına abuk subuk oyunlar oynayıp,peşi sıra "manyak mısın yahu,34 yaşındaki koca kazık halinle eşek olup küçücük veletlere maskara oluyorsun" diyen iç sesinle boğuşmak zorunda kalmadığın,

* Histerik duyguların benliğini bu denli esir almadığı,
.
.
.
.
vs.vs.vs....

günler çooook geride kaldı artık.
Aldanma,
Hevese kapılma,
Yanılma,

Ne sen artık eski sensin,ne de hayat olduğu yerde kalıyor...
Öyle bir süreçti geldi ve geçti
Resimlere bak ve avun:)
Elindekilerin kıymetini bil...

--------------------------------------------------------------------------

ps: Ama ben bu ana fikirle çıkmamıştım ki yola.Başlıkta neyin nesi?Kendimde miyim?Geçmişe yolculuktu niyetim,şimdiki zamandan duyulan rahatsızlık değil,üstelik halimden de hoşnutum aman yanlış anlaşılmasın.İlla ki yazının sonunda bir ders mi çıkarmalı canım,ne lüzumu var!!!
5'i bir yerde çayımı demledim içiyorum ohhhh ne gam...
Hayat bana güzel...

* 2005 yazından birkaç kare.Henüz YA'ya 2 aylık hamile iken çıktığımız tatilden.Çocuksuz günleri yad etmek adına...

19 Nisan 2011 Salı

Yazamama Sorunsalı ve geçen günlere bir iki...

Uzak kaldıkça üşeniyor,üşendikçe uzak kalıyor ve soğuyorum yazmaktan.Şu bloglar kapanalı beri eski hevesim kalmadı nedense.Soğuttular beni bloğumdan vicdansızlar :)
Araya mesafeler girdikçe birikiyor,birikenler eskiyor,zamanaşımına uğruyor,anlamını yitiriyor.Dolayısıyla ne kadar birikirse o kadar ayrı düşüyorum,toparlamaktan ve üşenmekten mütevellit.

Neler gelişti özetlersek;
En önemli gelişme,İŞ FİNİSH:)

İş hayatıma 08.04.2011 tarihi itibariyle,bir süre(ucu açık)ara vermek durumunda kaldım yazık ki.Bulunduğum birimin ihaleyi kaybetmesi ve benim için uygun bir birimin olmaması dolayısıyla 6,5 aylık kısa iş hayatım şimdilik(umarım) sona erdi.Tam zamanlı ev hanımlığı hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim yani...Hadi bakalım hayırlısı...
I. blog anneleri buluşması
Çok severek takip ettiğim birkaç blog vesilesi ile çok sevgili sahibelerini yüz yüze tanıma fırsatını buldum.09.04.2011 tarihinde canım deli annem önderliğinde ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. Birbirinden güzel hatunlar eşliğinde bol sohbet,bol kahkaha,bol çocuk,leziz köfteler ve bolca keyif dolu anlar geçirdik.Bir çoğunu resimlerinden tanıdığım için yabancılık çekmedim hiç.Haticem zaten kadim dostum oldu.(Birde çocukları kaynaştırabileydik)İlknur tahminimden daha zarif,daha sıcaktı,samimiyetiyle yüreğimi ısıttı.Esin çok hoşsohbet,çok tatlı dilli,saatlerce sohbet etseniz sıkılmayacağınız türden.Umut tabiri caizse,taş gibi:) güzel hatun,yakışıklıda bir partneri var,Arda.Anne oğul çok hoşlar.Her ne kadar çok sohbet edemesekte onu görmekten çok keyif aldım,bir daha ki sefere telafi ederiz umarım.Aysun, güzeller güzeli kızı Duru'yla birbirlerine nazire yapar gibi çok alımlı ve zariflerdi.Abla-kardeş nevinden yani...Aysunla da uzak düştüğümüzden pek sohbet fırsatı bulamadık,o da bir daha ki sefere inşallah..Çağla inanılmaz keyifli bir hatun,çok sıcak,çok sempatik ve oldukça çekici.Donanımlı biri olmasına karşın kızları için herşeyi bir kenara bırakıp tüm vaktini onlarla geçirecek kadar da anaç..Ne hoş...Selma aramıza rötarlı katılsa da keyifli muhabbetiyle anında arayı kapatan,sıcakkanlı ve hoşsohbet bir hatun.Yanında getirdiği minik kuzusuda sakin sakin oturarak annesine kıyak geçti maşallahhh... Sevilay'ı uzun uzadıya tanıyamasamda,zerafeti aşikar,oldukça hoş bir bayandı.Bir dahaki sefere daha sıkı sohbet edebilmeyi umudediyorum.Zeliha,çok az kalsa da,ne denli keyifli bir insan olduğunu kısacık sürede gösterdi bizlere.Bir de blog dışından Nurgül adında,boyu kadar kızı olmasına karşın gencecik görünen çok hoş bir hatun daha aramızda idi,onunla da tanışmak keyifliydi.
Ve tabi ki,yazılarının sıkı takipçisi olduğum,kendimden çok şey bulduğum,sayesinde derin ohhhlar çektiğim,oğlu Selim'in ve kendisinin en azılı fanlarından biri olduğum Deli Annem...Resimlerden tanıma imkanı pek bulamasam da,şıp diye tanıyacağım kadar yakın duyumsamışım demekki kendisini.Görür görmez içten bir gülümseme ve sıcaklıkla sarıldık birbirimize.O kadar naif ki,insan yanlış birşey söyleyip kıracağım diye ürküyor.Gözleri ömre bedel,kendine haksız ediyor ama ben azmederse özlediği kendisine kavuşmasının imkansız olmadığına eminim.Selim,tam dile getirdiği gibi aklı selim.Kara Yağız...Tam bir dinozor tutkunu,bam telinden yakalayıp muhabbeti koyverdim,bu da hoşuna gitti zannımca...Müthiş bir çocuk,geleceğe dair umut vaadediyor.Hayırlı bir ömür sürsün inşallah...Kerim,uyuyan melek,sevimliliğini tarif edecek söz yok.Allah şansını da güzel etsin.Bir dahakine uyanık yakalarsam epey mıncıklayacağım annesi,şimdiden söylemesi... Velhasıl hepsi tek tek harikulade,tanımakla çok iyi ettiğim,şahane insanlardı.
İyi ki varsın be blog...
Bu aralar üstüste hastalıklar geçirdik yine.Beta virüsü denen bir zıkkım,ele geçirdi taze yavrucuklarımı.ZE'denbaşladı önce.Kusma,ishal,ateş iki günde eritti kuzucuğumu.İki kez acilde serum taktırmak zorunda kaldık,1 hafta süren antibiyotik iğne tedavisiyle şükür normale döndü diyebilirim.YA ve RU de daha ufak çapta aldılar nasiplerini.
Beri gidin lanet virüs ailesi,uzaklaşın artık kapımızın önünden...
Canımız,kanımız,herşeyimiz,biricik dayımız evleniyor çok yakında.23 Haziranda düğünümüz olacak inşallah.Bu aralar onların hazırlıklarına eşlik ediyoruz pek bir keyifle.Güzel gelinimizde şimdiden dahil oldu ailemize,keyfimiz katmerlendi.Tüm hafta sonu,mobilya,davetiye seçimi,gelinlik vs...bakındık.Evlilik uçsuz bucaksız bir derya,bitmiyor eksikleri.Hele ki mobilya seçimi...Modoko daki her mağazadan dilimiz dışarda çıkmamıza rağmen hala bir karar veremedik.Bu da çok normal aslında,herbiri diğerinden güzel,aklımız allak bullak,o mu bu mu şu mu derken bikarar çıkıp geldik eve.Eşyalarımı derhal kapının önüne koyasım geldi,öyle şahane şeyler var ki...Biz evlenirken de Modokodan almış,çok memnun ayrılmıştık mağazadan.Ama aradan geçen 9 senede o kadar değişimler oldu ki,biz modanın çoktan ötesinde kaldık bile.Çocuklar azcık daha büyüsünler hele,bir iki seneye feci planlarım var.Allah nasip ederse tabi.
Günlerimiz dolu dolu,kimi zaman çok yorucu ama ekseriyetle keyifli.Şimdilik bu kadar.Daha sık yazmaya çalışacağım,umarım becerebilirim.

7 Nisan 2011 Perşembe

Ne ola ki???

YA'nın nadide sanatsal çalışmalarından bir örnek
Dün gece saatini tam olarak hatırlamadığım bir vakitte uyandı ve geldi yanımıza YA.Mütemadiyen gerçekleşen bir durum bu,lakin bu kez farkı,geldiğinde direkt aramıza girmek yerine beni uyandırıp "anne kalkar mısın?" diye seslenmek oldu.
Geç yatmaktan ötürü uykuya deli gibi aç olan bünyemin hayal mi? rüya mı? reel mi? ayırdına varması epey zaman aldı ve fazla sancılı oldu."Ne oldu oğlum?" diye güçlükle cevap verebildim.
Gayet acıklı ve ağlamaklı bir ses tonuyla "Anne,kalkar mısın,sohbet edelim biraz"dedi.
!!!!????
"Dünyayla ilişiği kesilmiş anne,kafasına balyoz indirilmiş şaşkınlığıyla,bu cümlenin ne anlama geldiğini,gecenin bu saatinde ne sebeple böyle bir talepte bulunduğunu,onu bu denli rahatsız eden konunun ehemmiyetini düşünemeyecek kadar zil zurna,kör kütük ve bilhassa kütük halde uykulu ve bu nedenledir ki duyarsızdı.
"Oğlum manyak mısın gecenin bu saatinde ne sohbeti,zıbar yat" diyecek oldu,lakin aniden dürtükleyen annelik güdüleri az biraz kendine getirerek "annecim ne sohbeti bu saatte,bir sorun mu var?korktun mu?"diyerek durumun vehametini anlamaya koyuldu.Arkasındanda "hadi gel yat yanıma" deyip yorganı araladı.
Ama YA beni şaşırtmaya devam ediyordu,tüm aymazlığıma rağmen.
"Hayır anne,sizin yatağınıza değil kendi yatağıma yatacağım" dedi peşi sıra.
"Ee peki git yat o zaman annecim" dedim,git yatta bende yastık ve yatakla yaşadığım tutkulu aşka kaldığım yerden devam edeyim.
"Ama annee sende gel lütfeeeennn" şeklindeki gayet acıklı yakarışlarına,uyuşuk beyinli anne:
"Oğlum git yat uyu yeeeaaaaaahhh" tarzında duvardan hallice,odundan beterce bir savsaklamayla karşılık verince,gözümün nuru oğlum ezik ezik ağlamaya başladı,baktı annesinde tık yok,bir umut babasının olduğu tarafa geçti.Babamızın uykuya zaafı yakınlarımızca da malum,top patlasa uyanmaz,bir iki deneme yaptı,baktı ondan hiç hayır yok tekrar yanıma geldi.
Bu kez uykuyu bedenimden azıcık sıyırarak tekrar sordum:
"Oğlum neden yanımıza yatmak istemiyorsun?"
Gözünün yaşını silerek:
"Ama öğretmenim eğer gece anne babanızın yatağında yatmaz,kendi yatağınızda uyursanız hergün bir gülen yüz vereceğim,ve en çok gülenyüz alana taç takacağım dedi,o yüzden ben kendi yatağımda yatmak istiyorum,ama seninde yanıma gelmeni istiyorum" diyerek arzuhalini dile getirdi nihayetinde.
"Tamam ama annecim benim çok uykum var ve senin yatağında rahat yatamam,biliyorsun sabah işe gideceğim,sende okula,o nedenle ikimizde yatağımızda rahat rahat yatalım olmaz mı?" dedim.
Ama,amaladı,"bende hadi bugünlük burda yatalım ben yarın öğretmenine durumu anlatırım" diyerek sorumsuz anne kişisinin maharetlerini döktüm ortalığa zira hakkaten uyku gözlerimden süzülüyordu ve teferruat düşünecek halim yoktu...
Zoraki girdi yanımıza...
Ne kadar süre geçti bilmiyorum,tekrar uyandım,bakındım YA yanımda yoktu,yatağına gitmişti,içi rahat etmedi zaar.Öğretmeninin verdiği direktifi emir telakki edip harfiyen ve de tüm ciddiyetiyle dikkate almıştı benim sorumluluk sahibi oğlum...
Hayat boyu hep böyle sorumluluklarının bilincinde bir birey olursun umarım...

Sabah kalktığımda geceden aklımda kalanlar yüzümde tebessüm nedeni oldu,soluğu yanında aldım,öptüm,öptüm,öptüm,kokladım ve bolca şükrettim.


5 Nisan 2011 Salı

Aile boyu hastalık...

Cuma akşamı ZE ile başlayan kusma ve ishal bulgulu hastalığımızın*,acilde serum tedavisiyle önüne geçilmesinin ertesinde,aynı bulgularla pazar sabahı karın ağrısıyla uyanan ve aynı gün gerçekleşecek Fenerbahçe-Bursaspor maçına gidecek olmanın 1 haftadır süregiden heyecanıyla yanıp tutuşan YA, ve akşamında YA ve babanın maçtan dönmesini beklerken AVM de yemek sırasında baş gösteren aynı semptomların son hedefi haline gelen RU'nun,maç bitimi hastane acilinde ZE'nin akıbetiyle karşı karşıya kalarak birer şişe serumu devirip gece 02:00 gibi biten,bol kusmuklu,karın ağrılı ve elden temizlik bezi,makineden çamaşırın eksik olmadığı,temposu full bir hafta sonuydu bizimki...**

Fotolarla durum özeti:
uykuya yenik düşmüş hasta bedenler

Hasta taraftar dedikleri bu olsa gerek...
Ellerdeki serum iğneleri yüreğimi dağlıyor:(

oğlancıklarımın halsiz bedenleri sere serpe...

Süperman'lerde yorulurlar...
Bunlar da baba ve dayıyla gidilen maçtan kareler...

Hasta FB li oğlum benzetmenin hakkını veriyor...

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  * Bu bulgulara neyin sebep olduğunu bilmiyoruz,yapılan tahlillerde temiz çıktı şükür         
     ki,küçük,mikrobik bir rahatsızlıktı sanırım.Lakin hastane kusma vakalarıyla dolu...
     Allah tüm hastalara şifa versin... 
** Nefes almadan kurulmuş bir cümle sanki...

1 Nisan 2011 Cuma

Yazmak ya da Yazamamak...

Kaynak:Bilim ve Teknik Dergisi
Uzuuunnn zamandır yazmamışım,tam 15 gün olmuş.
Blogların kapanması herkeste olduğu gibi beni de olumsuz etkiledi maalesef.
Tam hızımı almış ilerliyordum ki,birileri frene bastı,duvara tosladım,ondan sonra da kendime gelemedim bir türlü.Yazma şevkim kaçtı.Bir yığın güzel birikimler oluştu ancak onları satırlara dökmeye elim yetmedi nedense...
Yoğunum ayrıca,oldukça yoğun.İş yerinde olağandışı gelişmeler süregitmekte, önümüzdeki günlerde sürpriz gelişmeler olabilir.
Yoruluyorum çok...
İşte ayrı tempo,evde zaten her dem ağır işçi...
Bu ağır temponun yükü bedenimi zorlamaya başladı artık.
İşyerinde harcadığım mesainin ardından eve dönerken "şöylee ayaklarımı uzatıp bir müddet dinlenmek,ardından sıcacık bir duş alıp kendime gelmek,peşi sıra mutfağa geçip keyifle akşam yemeği hazırlamak,ardından sakin sükun oturup tadını çıkara çıkara yemek yemek,peşinden koltuğa yayılıp nefis bir kahve eşliğinde kitap okumak,sonrasında rehavete kapılıp koltukta sızıp kalmak" gibi oldukça gereksiz ve saçma!!! hayaller kuruyorum ,peşi sıra silkelenip kendime geliyor neden sonra asli görevlerimi hatırlayıp,başımın üstünde gezinen hayal bulutcuklarını tek tek dağıtarak,yüzümde düşlediklerimden sebep biçare bir ifadeyle eve varıyorum.
Çocuklar gelene kadar evdeki sükunet beni biraz oyalayıp kandırmaya çalışsa da,onların gelişiyle kaos çemberinin merkezinde buluveriyorum kendimi.Beynim başka,uzuvlarımın her biri başka başka yönlere dağılsalar da toparlamaya çalışıyor lakin ara ara okun yaydan çıkmasına engel olamıyorum.Bazı zamanlar-ki çoğu zaman-beni(bizi)o denli zorluyorlar ki kapıyı çarpıp çekip gidesim geliyor o dakka.Söylenip duruyorum kendi kendime mantıksızca,aptalca...Herşey batıyor bana,inanılmaz rahatsız ediyor her detay o anlarda.Sevgiyle yanıma yanaşsalar bile sakinleşemiyorum yazık ki.

Uyuyana dek bu böyle sürüp gidiyor.Ne zaman uyuyorlar o zaman "azcık daha sabırlı olamaz mıydın,ne vardı bu kadar gerecek,hem kendini hem çocukları?" diye iç hesaplaşma nöbetlerini tutuyorum.Hergün kendime söz veriyor,her kaos ortamında verdiğim sözlerden süratle cayıyorum.Böyle olmasını hiç arzulamıyorum,hemde hiç.

Huzur olsun istiyorum,sükunet olsun istiyorum,en büyük gürültümüz mutluluk cıvıltıları olsun istiyorum...

Çok şey mi istiyorum?


Related Posts with Thumbnails