14 Haziran 2011 Salı

Bu seyirliğe ömürlük kombinem var...

Bu yıl ki yıl sonu gösterimiz 08 Haziran tarihinde gerçekleşti.Ama benim günlerimin yoğunluğu ve biraz da ihmalim neticesinde ancak bugün yayınlayabildim şükür ki...
Hazırlıklara günler öncesinden başlamama rağmen,son güne değin eksikleri tamamlamaya çalışmakla helak oldum.Eee malum üç çocuk,her biri için ayrı kostümler(okulun edindikleri haricinde,bizden istedikleri de var) zamanımı da enerjimi de fazlasıyla tüketti bu hazırlıklar.
Yok beyaz ayakkabısı ayrı,yok siyahı ayrı,yok beyaz pantolonuydu,siyah pantolonuydu,thirtler,gömlekler ve en fenası siyah pileli etek.Nerden bulayım kardeşim ben 3 yaşındaki kız çocuğuna siyah pileli eteği..Hangi çocuk mağazasında siyah renk giysi bulabilirsin,pek nadir,o da samanlıkta iğne aramak misali...
Neyse kendimi çok fazla hırpalamayıp siyah kumaş almaya karar verdim,zira diktirmek en kolay yöntem olacaktı.Çabucak hallettim böylece,hem ekonomik hemde çok şık oldu ortaya çıkan sonuç...Kızcağazıma da pek yakıştı...
Gösteri günü en az çocuklar kadar heyecanlı idim bende.Belki onlardan kat be kat fazla...
YA ve RU'dan umutluydum da ZE'nin durumundan kuşkulu idim.Okulda tüm görevleri fevkalade yerine getirirken,topluluk önünde tutukluk yapma gibi bir durum söz konusu ZE hanımda.Bu çok normal aslında.Zamanında YA'da da yaşamış fazlaca üzülmüştüm ama yaşı ilerledikçe geçtiğini gördüğümden, ZE'de  olağan karşıladım.Biliyorum ki o da zamanı geldiğinde bu durumun üstesinden gelecektir.Sahneye çıkıyor olması bile beni ziyadesiyle mutlu etti aslında,hemde öyle hoş anlar yaşattı ki tüm konuklara ben fazlasıyla tatmin oldum ortaya koyduklarından.Üstelik önemli olan onların eğleniyor olması,ortaya birşeyler çıkarıyor olmak ve neticesinde alkışlanıp beğeniliyor olmalarının vereceği hazzı yaşamaları yeter de artar bile bana.
Çocuklar tek kelimeyle şahaneydi ama organizasyon oldukça vasattı.Öğretmenlerin onca emeklerine karşılık yeterince organize olunamamaktan ötürü oldukça acemi işi bir gösteri çıktı ortaya.Bilgisayar sistemindeki aksaklıklar sebebiyle ortaya koyulamayan piyesler,geç giren müzikler nedeniyle sıkılan izleyiciler,konsantrasyonları bozulan çocuklar,perdelerin defalarca kez sebepsiz yere açılıp kapanması,vs vs...epey can sıktı.Bunca aksaklığa rağmen çocuklar ellerinden gelenin en iyisini yaparak alkışın en büyüğünü hak ettiler elbetteki....
Gösteri vasattı evet,ama bizim açımızdan en büyük hayal kırıklığı YA'nın kep törenine dahil edilmeyişiydi.
Şöyle ki;YA 2006 doğumlu olmasına karşın,sene başı yanlışlıkla 2005 lilerin bulunduğu sınıfa dahil edilmiş.Farkedildiğinde ise herhangi bir uyum sorunu yaşanmadığından geri adım atılmadı,dolayısıyla YA, bu yıl mezun olacak arkadaşlarıyla beraber öğrenim gördü lakin mezun olamayacaktı.
Buraya kadar sorun yok.
Gel gör ki,yıl sonu gösterilerinde mezun olan diğer tüm arkadaşlarıyla kep fırlatma seramonisine dahil edilmeyişine engel teşkil etmemeliydi bu durum.İdareten de olsa bu zevkten mahrum edilmemeli,tüm arkadaşları ile birlikte bu hazzı yaşamalıydı oğlum..Gösteri sonrası kulise gittiğimde,YA'nın taa içerilerinden kopan tufanvari fırtınaya eşlik eden gözyaşlarına şahit olduğumda,bunu düşünememiş olmaktan dolayı kendime  de kızdım en acımasızından..Asli görevleri,orada bulundukları süre içerisinde,çocukların mutluluğu ve huzurunu temin etmek olan öğretmenlerin bunu düşünememiş olması bir hata evet,ama çocuklarının mutluluğunu herşeyin üstünde tutan bir annenin yaşadığı gaflette yenilir yutulur cinsten değil elbet...
Öğretmenimiz her zaman çok düşünceli,anaç,titiz,disiplini elden bırakmayan oldukça sevecen biridir.Bunu düşünemediğini dile getirdi sonraki konuşmalarımızda,hatta gönlünü almak için kep ve cübbeyi sakladığını ve ertesi gün okulda ona özel bir kutlama yapacaklarını lakin YA'nın da o gün okula gelmediğini ( gösteri hediyesi olarak onunla beraber keyifli bir gün geçirmek gayesiyle YA'ya izin verdim o gün ve birlikte dışarda yemek yiyip gezindik gönlümüzce) ertesi gün de kostümleri vermek zorunda kaldıklarından bu kutlamayı gerçekleştiremediklerini söyledi.
Lakin gösteri sonrası döktüğü gözyaşları öyle sahici ve can yakıcıydı ki hiçbir söz tatmin etmedi bende ki hüznü ortadan kaldırmak konusunda...Öğretmenimizin söylemine göre YA'ya seramoni öncesinde gerekli açıklamayı yapmış ve YA'da onu anlayışla karşılamış.Ne olduysa tören sonrası kulise giren arkadaşlarından birinin:
"Biz kep fırlattık,diploma aldık,sen yapamadın" demesiyle olmuş.
Bu sözün ardından hisli oğlumun yüzü hüzne bürünmüş,benim mükemmel zamanlamayla kulise girmemle birlikte boynuma sarılıp içini çeke çeke ama sesi çıkmadan,kalbinin derinlerinden damlayan gözyaşlarıyla başını göğsüme gömüp,bir müddet durumu açıklamadan öylece ağladı canım bebeğim.Sonradan anlatabildiğinde ise o minicik kalbinde kimbilir ne fırtınalar koptuğuna şahit olarak asıl en büyük acıyı ben yaşadım.Teselli etmek için tüm kalbimle sımsıkı sardım ve sevgimi doyasıya vermeye çabaladım.Durumu bir de ben izah etmeye çalıştım lakin suları durultmaya kafi geldi mi bilemedim.En büyük üzüntüm,başarısız bir performans sergilediğinden onu bu seramoniye dahil etmediklerini düşünmesi ihtimaliydi.Bunun böyle olmasına ihtimal vermemek adına defalarca kez açıklama yaptım.Umarım yeterli gelmiştir....
Neyse,gösteri ne kadar aksaklıklarla dolu olursa olsun,her defasında,hayatımda izlediğim en keyifli ve heyecan verici seyirlik olarak addettiğim anlardan kareler işte burda...

İçeri girerlerken beni görüpte heyecanlanmasınlar diye kuytu bir köşeye saklanıp resim çekmeye çalıştım lakin YA beni sobeledi...

* Gösteri,okul korosunun seslendirdiği birbirinden güzel şarkılarla başladı.Başta bizi görmesinler diye epey çabaladık ama hemen farkedildik.YA ve RU istifini bozmazken,ZE ağzıyla oynama mimikleriyle sıkıntısını belli etmeye başladı...


* Koroda hangi birine bakacağımı şaşırdım,YA&RU&ZE alamadım gözümü hiçbirinden.Birine baksam diğerini kaçırdığımı düşünüp kederlendim.


* Koronun ardından sırayı "Pamuk Şekerleri" sınıfının ortaya koyacağı "Civciv Dansı" aldı.
ZE önce keyifle başladı,çok geçmeden tutuldu.Keyfi nasıl istiyorsa öyle hareket etti.Ama RU harfiyen yerine getirdi tüm görevlerini...



* Sıra "Lolipop Şekerleri" ve "Kurbağa Prens" piyesinde.


* Oğluma prenslik yakışırdı ancak.Öyle de oldu nitekim.Hele oyun sonunda prensese evlenme teklif edişi gönüllere şenlikti...


* Bunlarda bizim minik kültür mantarlarımız.Tadından yenmiyor malum...Heyecanla izlemeye koyulduk lakin,PC sisteminin yamuğuna geldik:(

Öylece kala kalan yavrucuk mantarlar...

* Sırada ki "Turp" piyesi.Yerdeki turpu çıkarmaya çalışan ailenin,tek tek hareket etmek yerine bir araya gelmek suretiyle oluşturdukları sinerjiyle,turbu yerinden sökmelerini canlandırdıkları "birlikten kuvvet doğar" temasını konu alan piyeste,YA çocuk rolündeydi.Ve görevini layıkıyla yerine getirdi...


* Sırada "Sevimli Palyaçolar".Gerçekten her biri o kadar sevimlilerdi ki...Bizim delibaş ZE hanım,kırmızı burnu,  varolan karizmasını zedeler düşüncesiyle taktırmamış.Hiiiç şaşırmadım.Yine ufaktan hareketlerle başladı ama sonu gelmedi,öylece durup kaldı.Öyle ki dans bitip herkes kulise doğru gittiğinde bile bir süre istifini bozmadı.Tuhaf şu kız vesselam.RU ise bu görevide muvaffakiyetle sonuçlandırmayı başardı...


* Lolipop şekerleri sınıfı,halk oyunları gösterisini sergiliyor.YA,folkörü pek hazetmedi nedense.
-"Ama bugün folklör varrrrr" diyerek,folklör etkinliğinin olduğu günler okula gitmekten yana olmadığını dile getiriyordu genellikle.Fakat bu görevini layıkıyla yerine getirmesine engel olmadı.Üstelik gösteri sonunda arkadaşlarının ortalarına aldığı YA, Türk bayrağımızı açarak gözlerimizin gururla yaşarmasına sebep oldu.



* Bu oyunumuzda satranç taşları ve görevleri ile ilgili.YA siyah vezir idi.En sevdiği taştı zira,isabet olmuş.Hatta öyle ki,geceleri vezirle uyuduğu oluyor...


* Şimdi de "Memleketim" adlı dans showla yine Lolipop şekerleri sahnede.Birbirinden yetenekli bu çocuklarla gurur duyulmaz da ne yapılır...
RU&ZE kardeşlerde abileri YA'yı büyük bir gurur,dikkat ve keyifle izliyorlar...


* Ve son gösterimiz Waka Waka dansı..Tek kelimeyle şahaneydi.Hepimizi zevkle coşturdular.Gönülden tebrik ediyorum hepsini...



* Bu da malum kep ve diploma seramonisi.Baktıkça içim eziliyor...
Artık seneye nasipse...


* Civcivlerimin video kayıtlarını paylaşmadan olur mu?ZE önce sallanarak başlar gibi yapıyor,ardından çekingenlikler başlıyor,yanındaki arkadaşına elini vermek istemiyor,lakin kendi keyfi isteyince tozu dumana katıyor...RU da herşey süt liman...
RU:Sol baştan birinci,ZE sağ baştan ikinci...


Bir yıl sonu şenliğimizde böyle geçip gitti işte.Şimdi kısmetse cumaya kokteyl eşliğinde,yıl boyu ortaya koydukları faaliyetlerin sergisi var.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Bana Sağduyu Gerek...

Şakacı dondurmacıdan bahsetmiştim şu yazımda.Bu akşam yine ziyaretine gittik kendilerinin.İlk olarak YA bitirdi sonra da tek tek hepimizin elindeki dondurmalara sardı.Ben bitmek üzere olan dondurmamı almasına mani olmadım.Anne yüreği nasıl mani olsun ki??
Sonrasında bununla yetinmeyeceğini anlayınca "git tekrar al oğlum" dedim.Babası para verdi fakat tek başına gitmek istemedi.İki adım ötemizde idi dondurmacı,istedim ki kendi işini kendi halletsin.O ise "ama ben utanıyorum" diyerek kendi başına gitmeyi reddetti.
"Ama oğlum ekmek almaya gidiyorsun ya bazen,bu da öyle bir şey işte" desek de ikna olmadı bir türlü.
"Peki o halde almayacaksan evimize dönelim"dedik,onu da istemedi,huysuzlanmaya başladı.
"Ama sizde gelin yanımda,tek başıma utanıyorum"diye yineledi.
"Bende senin kadar küçükken,aynı senin gibi çekinirdim böyle durumlarda.Ama birgün kendimi topladım ve ben bunu yapabilirim dedim,sonunda dediğimi yaptım ve aslında çekinilecek hiçbirşeyin olmadığını gördüm.O günden sonra,hep kendi işimi kendim yaptım" diyerek bu durumun ona has birşey olmadığı mesajını vermeye çalıştım.
Dinledi ama işe yaramadı.
Nihayetinde,doğru mu yanlış mı yaptığımın o an ayırdına varamadan ısrarla yanında gitmedim ve babasının da gitmesine  onay vermedim.En sonunda,YA epeyce üzülmüş olduğu halde eve döndük.Şu an bu denli diretmenin yanlış olduğu kanısına vardığımdan kendimi yiyip bitiriyorum ama faydasız.Kendi ayakları üstünde durabilmesini desteklemenin yolu,bu denli katı ve ısrarcı tutumla yaklaşmaktan geçmiyor elbet.Onun duygularını anlamalı ve küçük müdahalelerle bu durumun üstesinden gelmeli esasen.Şu koca kazık halimle ben bile bazı durumlarda tedirgin olabiliyorken,onun böyle hissetmesine içten içe kızmak,daha dışadönük olmadığı için neredeyse suçlamak,aşağılık bir duygu imişçesine bu halini küçük görmek,onu çaresizliğe terketmek, işe yaramadığı hissine kapılmasına sebep olmak nasıl bir çelişkidir.

Oysa ki duygularına hassasiyet göstermek değil midir aslolan...

Kapıldığı her duygu fırtınasında,görünmez bir kalkan oluşturarak,en müşfik halimizle,minimum hasarla üstesinden gelmesine yardımcı olmak;

Onun bir insan olduğu ve diğer tüm insanlar gibi zaaflarının,kaygılarının, çekincelerinin, korkularının, başarısızlıklarının, pişmanlıklarının olacağı gerçeğini gözardı etmemek;

Daha dışadönük,kolay iletişim kuran çocuklar ile mukayese etmeden,"neden benim çocuğum böyle çekingen" diye dertlenmeden, her çocuğun farklı kişilik özelliklerine sahip birer birey olduğunun ayırdına varmak;

Ömrü boyunca birçok duygu durumuna maruz kalacağını,başarısızlıklarının,korkularının, hayal kırıklıklarının, endişelerinin,gelgitlerinin.... olacağını,buna mukabil anne ve babasının ne olursa olsun,her koşulda yanında ve yakınında olacaklarını,sevgilerinin her daim baki kalacağını,yardıma gereksinim duyduğunda hiç tereddüt etmeden seve seve yanında olacaklarını bilmesini sağlamak;
vs.vs.vs....

Onu anladığımı ve bu hissettiklerinin normal duygular olduğunu,onunla birlikte gidebileceğimi fakat isteğini kendisinin dile getirmesi gerektiğini söyleyip,ona eşlik etmek en doğru olanıydı ama ben yanlışı tercih edip oğlumun keyifli giden akşamını hayal kırıklığıyla noktalamasına sebep oldum.Özgüven sahibi olmasına destek vermek yerine,anlayıştan yoksun,despot,katır gibi inatçı,duygusuz,duyarsız bir hödük gibi davrandım.
Aferin bana...
Annelik öğrenilmiyor yazıkki,
Annelik,onu besleyip,ihtiyaçlarını gidermek,eğitimine,temizliğine,giyimine ehemmiyet vermekle bitmiyor.En kolay kısmı bu bilakis...
Asıl iş bundan sonra başlıyor,
O'nu ruhsal ve bedensel yönden sağlıklı bir birey haline getirebilme noktasında yükümüz ağır esasen.
Ayakları üzerinde duran,dahası sağlam basan,hümanist,erdemli,adil, merhametli,dürüst, duygularını rahatlıkla ifade eden,yaratılmış herşeyi seven ve saygı gösteren,manevi duygularını kaybetmemiş,kısacası insan olmayı becerebilmiş bireyler yetiştirebilmek önemli olan.
Bunu sağlayabilmek için, kriz anlarında yahut her ihtiyaç hissedildiğinde,imdat freni misali engin sağduyumuz girmeli devreye ve en nahoş anların bile üstesinden,incitmeden,yaralamadan rahatlıkla gelebilmeli...

Be hey aymaz;
Bilmez misin ki,
KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİN BİR ŞEYİ BAŞKASINA YAPMAMALISIN...

7 Haziran 2011 Salı

Küçük bir Çankırı ziyareti...

*YA ve diş macunu sevdası
Hafta sonu ikizleri anneanneye bırakıp,yanımıza YA'yı alarak bir geceliğine,düğünle ilgili prosedürler gereği Çankırı'ya gittik.Neco,YA ve benimle birlikte,kız kardeşim Gülşah,müstakbel damadımız olan erkek kardeşim ve zevcesi Hacer de bizimleydi elbetteki...
Cumartesi öğlen 13:30 gibi çıkıp önce Gebze'de araba değişikliği,ardından Körfez'de yolcu takviyesi(kız kardeşim) devamında Kocaeli Üniversite hastanesinde yatan kayınvalidemi ziyaret ve nihayet saat 17:00 gibi yola koyuluş...Keyifli ve rahat bir yolculuktu.Mesafede çok uzak olmayınca sıkılmadan,pestilimiz çıkmadan tamamladık yolculuğumuzu..21:30 civarı Çankırıdaydık.Kuzenimde soluklandık önce.Sağolsun leziz yemekleriyle,çok içten ve sıcak ağırladı bizleri.Babannemi gördük ve onun iyi olması çok mutlu etti bizi.85 yaşında hala bu denli dinç ve sağlıklı olması (yaşı gereği ufak tefek sağlık problemleri olmuyor değil) ne büyük bir nimet aslında.Umarım genlerimize sirayet etmiştir bu özellikleri...
Oradan ayrıldıktan sonra amcamlara geçtik.Güzel bir yorgunluk çayı hepimize çok iyi geldi.Sohbetler eşliğinde içilen çayların ardından oldukça ilerlemiş olan saatin farkına varıp yataklarımıza yöneldik:)

Sabah keyifli bir kahvaltı edip peşisıra küçük bir şehir turu yaptık.Avuç içi kadar küçük bir şehir zaten Çankırı.Gidilecek görülecek öyle aman aman mekanlara sahip değil yazık ki.Orada bir kere daha denizsiz bir şehrin ne denli eksik kaldığını anladım.

Eve dönünce işlerimizi halledip dönüş yoluna koyulduk.Fonda keman resitali eşliğinde mükemmel bir 4 saat geçirdik.Evet evet Çankırı sadece 4 saat,o kadar yakın işte...


Şaklabanlık halleri
Bu yolculuk vesilesi ile bir kere daha anladım kiiiiii.......
Tek çocuk,gerçekten hiç çocukmuş !!!
Gerçekten öyle...
YA bizi hiç üzmeden,oldukça sakin,olduğunca olgun,anlayışlı ve sabırlı davranarak,keyifli bir yolculuk geçirmemize sebep oldu.Hiç gerilmedim,sesimi yükseltmeme hiiç gerek olmadı,dolayısıyla o da gerilmedi.Bende hiç olmadığım denli müşfik davrandım ona karşı.Mutlu mesut 2 gün geçirdik vesselam...
Çocuk sayısı arttıkça,stresin ve tahammülsüzlüğün seviyesi de doğru orantılı olarak artıyor haliyle.Böylesi kısa yolculuklarda,bu stresi yaşamamak adına,onlardan azade program yapmak daha mantıklı bu nedenle.Hem ebeveyn hemde çocuklar nefes alıyorlar böylece.
Arada yapmak lazım böyle kaçamakları...


Filme konu olan Esas oğlan ve Esas kız:)


Yarın büyük gün,
Bakalım bizim minyatürler ne marifetler sergileyecekler,heyecanla bekliyoruz...
--------------------------------------------------------------------------

Geleceğe not: YA Çankırı'ya giderken,Kurşunlu yolunun çok virajlı ve dar,ayrıca havanında karanlık oluşundan dolayı korktu biraz.Bir ara hemzemin geçite denk geldiğimizde korkusu devasa boyuta ulaştı.Öyle ki,tüm yolculuk boyunca bunun bahsini yaptı ve devamında okulda arkadaşlarına anlatacağından dem vurdu.Bilinçaltında neler uyandırdı kimbilir...
*Diş macunu fetişisti!! YA,yine almadan duramadı görünce:),biraz reklama giriyor ama...

2 Haziran 2011 Perşembe

Yoğun ve Yorgun Günler / Kandil

Deli gibi koşturuyorum bu aralar.Ordan oraya,vızır vızır.Tezcanlılığımda girince işin içine,yorulmak nedir bilmeden  bir orada bir buradayım ama yine de hiçbir şeye yetişemiyorum.Hep aklımda tamamlayamadıklarım var ki,o beni hepsinden çok yoruyor.
Bir yanda tam gaz devam eden düğün hazırlıkları,diğer yandan çocukların yıl sonu gösterilerine yapılan  hazırlıklar,öte taraftan evin hiç bitmeyen rutin işleri ve nicedir ötelediğim derin temizlik mevzuları,eee çocuklar başlı başına yorgunluk ve meşguliyet nedeni malum.Daha ne olsun.Şu an yorgunluktan pestilim çıkmış haldeyim lakin hangi akla hizmetle hala ayaktayım onu anlayabilmek mümkün değil.Bu kadar eziyet bünyeye zulüm değil mi?Babama çekmişim ben,onun gibi yorulmak nedir bilmem.Onun gibi dinç kalabilmeyi de becerebilirim umarım.
Elbisemi aldım neyseki:)Geçen hafta Ankara'dan gelen kuzenimle beraber Kadıköy'e geçip,onca mağaza dolaştıktan sonra ilk girdiğimiz mağazaya dönüp ani bir kararla aldım düğün cicimi.Ama sonra Pendik'te ne elbiseler görüp de iç geçirdim,eyvahlandım.Ne yapalım kısmet işte.Umarım yanlış bir karar vermemişimdir.
Bugünde oğulcuklarımın giysilerini aldık,çok yakışıklı olacak kavalyelerim.Birini bırakır biriyle dans ederim artık,var mı benden şanslısı:))
Hafta sonuna günübirlik bir memleket yolculuğu var,ikizler ananede kalacak,YA bizimle gelecek.Dayı,teyze ve Hacercimle birlikte. 
Şimdi heyecanla yıl sonu müsameresini bekliyorum.Haftaya çarşamba akşamı,bakalım bizim minik sıpalar ne marifetler dökecekler ortaya..
Eee gidip yatayım artık,bacaklarım zonkluyor nitekim.Öğlen 13:30 dan beri non-stop ayaktayım,illallah çekmekte haklılar...

Bu arada yarın mübarek Regaip Kandili.
Tüm dostlarımın ve cümle İslam aleminin kandili mübarek olur inşallah.Ettiğiniz tüm duaların kabul olması dileklerimle...

1 Haziran 2011 Çarşamba

Şakacı Dondurmacı...

Yaz azıcık dilini çıkartmaya başladıya bu aralar,dondurma aşermelerimiz de start verdi elbet.Pendik sahillde dizi dizi yer alan dondurma dükkanları da şenlendi haliyle.
Bu dükkanlardan birinde "Şakacı dondurmacı" diye isimlendirdiğimiz "Maraş dondurması" satan bir dondurmacımız var severek gittiğimiz."Şakacı" oluşu Maraş dondurmasının kendine has özelliğinden ötürü, Maraş dondurmacılarının geliştirdiği, dondurma kapmaca benzeri bir oyuna dönüşen esprilerinden ileri geliyor elbet.
Şakacı abimiz,türlü oyunlarla,dondurmayla aramızda oluşacak vuslata izin vermiyor,bu da bizim bıcırların pek keyifle gülüşmelerine sebebiyet vererek,damakları şenlendiren keyfe,muzipliklerle neşe ekleyerek katmerli keyif katıyor.
Bu nedenledir ki;
Günlerdir ısrarla kulaklarını çınlatıyoruz muhterem "Şakacı dondurmacı abi" mizin.Her akşam,zorlu yemek merasimimizin ana hedefi olan dondurma vesilesiyle.İki akşam boyunca söz vermemize rağmen,birinde onlar yemeklerini bitirene dek havanın kararmış olması,diğerinde ise babanne ziyaretine gidişimiz engel oldu verilen sözü tutmaya.Lakin dün akşam yine programımız olmasına rağmen,dönüşte saatin 22:00 civarı(evet hala uyanıklardı) olmasına aldırmayıp soluğu dondurmacıda aldık.Neyse ki henüz kapanmamıştı.Şakacı abimiz formundaydı yine.Türlü oyunlarla neşemize neşe kattı,bizimkilerde teşekkür ettiler ve yine çok keyiflenerek aldık dondurmalarımızı ve aynı keyifle gecenin o vaktinde tenha sahil yolunda dolaşarak afiyetle indirdik midemize.Ruhumuzda ağzımızda pek bir şenlendi vesselam.
O keyifle yataklarımıza öyle bir uzandık ki...

Ee artık mütemadiyen ziyaret ederiz kendilerini...

Related Posts with Thumbnails