29 Eylül 2012 Cumartesi

Gecikmiş tatil notları...

Yazın gelişi, hemen hemen tüm blog ve blogerlarda olduğu gibi bende de yazma kısırlığına sebep oldu.Ne giriyorsa bu bünyeye, el klavyeye gitmiyor dahası  düşüncesi bile üşendiriyor insanı.Bir yandan "yaa şunları da yazmalıyım,bunları atlamamalıyım,şunu mutlaka not etmeliyim"diye plan yaparken, öte yandan yazma işi gözde büyüdükçe büyüyor,yazamadıkça da kendine dert edinip gerilmeye sebep olan çelişik bir hal alıyor bu iş.
Velhasıl, gelince yaz ayları gevşiyor Gönül'ün yayları :)
Neler oldu bu yaz kısaca bir özet geçeyim.
Bol bol bahçede,parkta,gezmede vakit geçirildi.
Temmuzun son haftası ansızın gelen bir iş teklifiyle tekrar sahalara dönüş yaptım.Ramazan ayıydı ve ben keyifli bir ramazan geçiriyorken bir anda gergin iş ortamının içinde buluverdim kendimi.Tatil planlarımızında suya düşmüş olması çok üzdü hepimizi.Ters bir zamanlamaydı belki ama iyi de geliyordu bir yandan bana.İşe girdikten birkaç gün sonra tatil ile ilgili programımızı anlattım yöneticime ve "sorun yok,gidebilirsin" demesiyle keyfimiz yerine geldi.
Bayramın ikinci günü hazırladık valizlerimizi,yükledik tablete yolluk niyetine çizgi filmleri, atladık arabamıza ve üç çocukla ilk tatil deneyimimizi yaşamak üzere Kemer'e doğru yola çıktık.Oldukça keyifli bir yolculuk oldu.Aracımızın elverişli durumu sayesinde çocuklar için salon salomanje bir yatak hazırladık; kah gerine gerine yatarak kah çizgi film izleyerek tamamladılar onca uzun yolu.

Göynük'te yol kenarında bulduğumuz salaş bir köy kahvaltısı mekanı..

Tahmin ve endişelerimizin aksine şahane bir 6 gün geçirdik.Çocuklar bizi hiç ama hiç üzmediler.Hep imrendiğimiz yabancı aileler ve çocukları gibi birbirimizden bağımsız, son derece relaks ve her birimiz için çok eğlenceli geçti tatil.Çocuklar ne istedilerse yaptılar,bende hemen hemen hiç müdahale etmedim.Daha gitmeden söz vermiştim onlara ve kendime "ne yaparlarsa yapsınlar,ne isterlerse, ne zaman isterlerse, ne kadar isterlerse öyle olsun,hiç olmadıkları kadar özgür ve rahat olsunlar,canları ne isterse o olsun" diye ve sözümü de tuttum çoğunlukla.Yola çıkarken aldığımız atıştırmalık arasında cips vardı mesela sırf onlar için;)  Otelde de dilediklerini yiyip içtiler(kola ve hatta nescafe bile).Kendi yiyeceklerini kendileri seçtiler, sıraya girip kendileri aldılar...









:)

Suyu çok sevdikleri için tüm gün havuzda ve denizde idiler.Havuzu daha fazla tercih ettiler.Ya artık yüzmeyi öğrendiği için özgürce yüzdü kendi kendine.Paletle yüzmenin rahat ve seriliğini farkettiğinden ayaklarından çıkarmadı hiç.Öyle ki kaydırağın merdivelerinden bile ciddi efor sarfederek paletle çıktı.
Akşamları, otelin son derece profesyonel animatörleri sayesinde çok eğlenceli vakit geçirdi çocuklar.Mini club ın vazgeçilmez üyeleri oldular.
RU her zamanki rahatlığı ve sosyalliği sayesinde bir sürü arkadaş edindi kendine.Bizden bağımsız sürekli kendinden yaşça büyük olan arkadaşlarının peşinden gezindi durdu.Arada yanımıza elinde(arkadaşlarının aldığı) dondurmayla gelip  rapor verdikten sonra yanlarına döndü tekrar.Kimi zaman langırt başında,kimi zaman kovalamaca oynarken,kimi zaman havuzda su savaşı yaparken  gördük onları.Eğlendiği her halinden belliydi.

RU'nun her fırsatta peşinden koşturarak "çıplak ayaklı bebiş" ismini takıp pek sevdiği Rus kızını sıkıştırışı...




Her şartta,her mekanda uyunur...




ZE ise tüm otelin gözdesiydi.İyiden iyiye uzayan kıvır kıvır saçları sayesinde tüm dikkatleri üzerinde topladı.Hele animatör bir abisi peşini hiç bırakmadı ZE'nin.Bizim kız pek yüz vermedi kimselere,ağır ve mağrur gülümsemekle yetindi sadece :)
Çok güzel dostlar edindik birde.Ankara'dan bir çift ile bolca vakit geçirdik,güzel sohbetler ettik.Son iki günse iki aile daha dahil olunca aramıza eve dönmek çok zor oldu  hepimiz için.İlk biz ayrıldık bu gruptan ve arkamızdan su dökerek uğurlamadıkları kaldı bir tek :)
Bu tatil bize çocukların artık büyüdüklerini kanıtlayan önemli bir gösterge oldu;ve aslında O'nları çokca sınırlamayınca aslında ne de uyumlu ve sakin olduklarını gösterdi bir kez daha.Keşke hep böyle rahat bir ebeveynlik sergileyebilsek ama olmuyor işte.Tatil bitince büyü bozuldu ve tekrar döndük özümüze :(
Bunca keyifli 6 gün sonunda üstelik gecenin 2 sinde eve dönüp sabah 6 da iş için kalkmak kabustan öte idi benim için.Üstelik havanın kasvetli durumu,bir de üstüne öğleden sonra genel müdürle yapılacak toplantıya iştirak edecek olmak, tatil modundan sıyrılma konusunda ŞOK etkisi yarattı bende.Günü nasıl tamamladım bende bilmiyorum..
Şimdi sırada YA'nın okul meselesi vardı...

27 Eylül 2012 Perşembe

Sonsuzdan biraz az...

Akşam üstü YA ile aramızda geçen, benim için son derece kıymetli diyalog:

-Annecim seni çok seviyorum.
-oooo çok sevindim bunu duyduğuma,bende seni çok seviyorum oğlum;hem de canımdan çok,
-Sonsuzdan 45 çıkarsa kaç kalır anne?
-hımmm,sonsuz-45 kalır herhalde (abuk bir cevap olduğunun farkındayım)
-Neden sordun?
-Ben seni o kadar seviyorum işte.Sonsuz Allah'a olan sevgim,-45 de sana olan sevgim;yani Allah'tan biraz az,
- :) :) :) Yaradana bin şükür...

17 Eylül 2012 Pazartesi

Tık tık tık...

Şişşşttttt YARUZE'nin annesi,orda mısın?
Oralardaysan bir ses ver..Arada bir cee-ee de git..
Ne çok şey var anlatman gereken oysa,biriktirme bu kadar..
Çocuklar ne alemde?Tatil nasıl geçti?İş güç nasıl gidiyor?YA okula başladı,gelişmelerden bahset hele...
İş hayatı çekti mi seni girdabın içine?
Soyutlandın mı hayatın genelinden?
Yorgunluktan sızıp kalıyor musun yoksa?
Ya da heves mi bırakmadı bu tempo sende?
Ama ihmal etme buraları,öksüz bırakma..
Es ver arada,mola ver bu durakta;hem bak iyi gelecek sana da..
Hadi dön yuvana,anlat hele ne var ne yok sizin oralarda?
Bekliyorum ben seni vefayla,özlemle,sabırla...

                                                                   Hasretle yuvaya dönmeni bekleyen blogcuğun...
Related Posts with Thumbnails