20 Eylül 2011 Salı

Elektrikli sabah...

Daha dün,
Ben değil miydim,evde ki curnunanın,mutlu sonla biten pembe dizi kıvamında yaşanan,huzur veren cıvıltısından bahseden.
Eee ne oldu şimdi ne değişti yani?
Pembe dizi dediysek aldanılmasın,ordaki yaşamlar bile hep toz pembe,öpüş kokuş,kahkaha cümbüş nefasetinde değildir elbet.En baba entrikalarda ordan türememişmidir esasen.

Bu sabah bütün negatif elektrikler bizim evde sözleşmişler,yetmemiş aralarında kumpası da kurmuşlar,hazır olda uyanmamızı bekliyorlarmış meğerse.
Benim tuhaf bir huzursuzlukla uyanmamla birlikte,el ele verip atağa kalktılar bir anda.
Önce huzursuz uyanışımın nedenini anladım.Sıcak sıcak bir ıslaklık hissi idi buna neden olan.Ama yok yok bunu ben yapmış olamazdım.
Evet kontrolümü kaybettiğim oluyordu bazı anlarda ama kaslarıma,özellikle de malum kaslarıma son derece hakimdim,buna kuşkum yok :)
Soluma doğru dönmemle,sebebini anlamam bir oldu.Yatakta iki değil tam dört kişi yatıyorduk.Ve beni taze taze sulayan da,yanımda yatan ( ismi lazım değil ) sıpaydı.Halletmiştik bu sorunu aslında ama dün akşam kendisinin de dile getirdiği şekilde,tam 3 bardak su içerek uyumuştu ve muhtemelen bu tedirginlikle uyuduğundan,korktuğu başına gelmişti.

Aslında bu duruma son derece hoşgörüyle yaklaşan ben,artık hallettiğimizi düşündüğümden olsa gerek,bu kez fazlaca tepki verdim.Söylendim de söylendim...Hayır kendi yatağında yapsa sorun değildi,koruyucusu vardı yatağının,lakin sabotaj yapar gibi gelip bizim yatağı ıslatması,üstüne asıl sabote ettiği benmişim gibi,beni bir güzel sulaması sigortalarımı attıran asıl nedendi sanırım.

Hemen üstünü çıkarmasını tembih ettim.Kalktı odasına doğru yöneldi.Orda değil banyoda halletmesi gerektiğini sert bir şekilde dile getirdim.Ama O çoktan pijamasını çıkartmış yere atmıştı bile.Bu beni biraz daha gerdi.Sesimin tonu giderek yükselmeye başladı ve kaptığım gibi banyoya soktum.Duş esnasında bir dolu serzenişte bulundum.O ise "dün gece çok su içtim ya ondan oldu bence" diye özrünü dile getirdi yine.

Banyodan çıkıp üstünü giydirdikten sonra,üstüne fazlaca gittiğimin ayırdına vardım ve sarıldım bu kez.
"Arada olur tabi böyle şeyler.Yatmadan önce daha az sıvı tüketsek daha iyi olacak bence,bu gece daha dikkatli olacağına eminim" diyerek biraz gönlünü almaya çalıştım.
O da başını sallayarak tasdik etti.

Peşi sıra,ıslak yatağı çamaşır suları ile silmekle meşgul iken,içerden paldır küldür gelen sesle irkildim.Mutfakta kahvaltı hazırlayan babamız,derhal duruma el koydu ve gelen sesin,YA'nın,içinde boya kalemleri bulunan kutuyu almak isterken,bulunduğu yerden aşağı düşürmesinden dolayı çıktığı anlaşıldı.

İşimi bitirip yanına gittiğimde,toplamak için yardım ederken,yanı başımda duran dolaba çarpmamdan mütevellit  oluşan sarsıntıyla,şangırtılar eşliğinde,dolabın içindeki koskoca kadehin paramparça olduğunu gördüm.Cinlerim kat be kat tepeme üşüşüyordu.Yine de azıcık teskin etmeye çabalıyordum kendimi.
"Güzel düşün güzel olsun" felsefesiyle...

Tuz buz haline gelen cam parçalarını toparladıktan sonra kahvaltıya oturduk nihayetinde.Ama bu asıl zor dakikaların startının verildiği andır her seferinde.

"Hadi"lerle başlayan,"yapma"larla süre giden,önü arkası kesilmeyen tehditvari konuşmaların havada uçuştuğu,tonlamaların alçalıp yükseldiği,zaman zaman anne-babanın bile lafla birbirine girmeye teşebbüs ettiği dolayısıyla gerim gerim gerilerek davula döndüğümüz sancılı kahvaltı sürecini de bir şekilde atlattık.Ama o art niyetli elektrik kümeleri artık tamamen üzerimize çullanmıştı.

"Herkes banyoya dişler fırçalansın hemen" direktifiyle beraber banyoda aldılar soluğu.Ama diş mi fırçalıyorlar,anlamsız bir dolu kelimeler yığınıyla birlikte atılan kahkahalarla ,bizimle dalga mı geçiyorlar anlamadım ya,neyse...

Üstlerini değiştirirken,her seferinde olduğu gibi,kah balkona kaçıştılar,kah salona koşturdular,kah "ben bunu giymek istemiyorum" yahut "ben okula gitmek istemiyorum" diye ayak sürüdüler, velhasılı kelam artık parmak uçlarım uyuşmaya,vücudumda ne kadar kas ve sinir varsa kaskatı kesilmeye,beynim karıncalanmaya başlıyordu ki ayakkabılarını hızlıca giydirip,kovmaktan hallice ama son anda öpücükle,çıkıp gittiler evden...

Ben de bittim.

Ya sonra...???

YAŞASIN SESSİZLİKLE GELEN HUZUR...

Bu şarkı * da sabah ki karmaşanın ardından,karşıladığım huzura ithaf olunur.



* Yaşar Kurt toy günlerimin en can alıcı hatırasıdır benim için.Bu nedenle hep huzur ve mutluluk hissi uyandırır bende...

7 yorum:

  1. nazardırrrrrrrrrr nazarrrrrrrrrr
    kızma ama çok güldüm sulama muhabbetine :)))
    allah kolaylık versin canım benim

    YanıtlaSil
  2. Yok Gönül biz iflah olmayız. Tamam biz de insan evladıyız ama bazen hakikaten abartıyoruz. özellikle karşı taraf mahcup ve kabullenmişse olayı biz üzerine gitmeyi marifet biliyoruz. bazen istemeden kızım canımı acıtıyor. sanki bilerek yapmış gibi onu yiterken buluyorum kendimi. sonra gelip acıttığı yerimi öpüyor ben de içimdeki canavarla cebelleşiyorum.

    YanıtlaSil
  3. insanın sinirleri bazen dayanmıyor ne yazık ki;kızmak istemiyorsun ama birden ağzından dökülüyor sözcükler.Hele 3 çocukla çok görmemek lazım.

    YanıtlaSil
  4. Sezom bigom,
    Gül sen gül:)Gülme komşuna ... demişler.
    Öperim çookk.

    YanıtlaSil
  5. İnsanınnn hemm gülesii hemde kızasıı varr :))
    iştee cocukkk dedırtecekk cinsinden sinir oynamaları .rabbım yardımcınn olsunn ama yınedee sabrınaa hayrann kaldım.

    YanıtlaSil
  6. neyse ki öpücükle çıkmışlar evden :)))) geldi mi de üstüste geliyor hep, iyi istirahatler sana :)

    YanıtlaSil
  7. Masallah ne guzel cocuklariniz var, biliyorum cok zordur ikiz, bu zamana getirene kadar ne kadar uykusuz kalmis, ne kadar yorulmussunuzdur ama ben boyle hazir buyumus gorunce pek hosuma gitti :) ne guzel birden kocaman bir aile oluvermissiniz, Rabbim eksikliklerini gostermesin.. selamlar..

    YanıtlaSil

Yorulmadan yorumladığınız için teşekkür ederiz...

Related Posts with Thumbnails