31 Ocak 2011 Pazartesi

Deli Anne'ye Mutlu Çocukluk üzerine yorum...

En sevdiklerimden canım Deli Annem,son yazısında mutlu çocukluktan dem vurmuş,sonunda da dileyen herkesten,mutlu çocukluğa dair kendi çocukluklarından akıllarında kalanlar ve "mutlu bir çocukluk geçirdim" diyebilmek için anahtar yaklaşımların neler olabileceği konusunda deneyimlerini paylaşmalarını istemiş.
Deli Anne'nin müdavimi çoktur dolayısıyla yorum yapanı da bol oluyor haliyle.Bu konuda diğer konular gibi ilgi çekici olduğundan birçok deneyim paylaşılmış,tek tek okudum hepsini,amacımız bir ne de olsa.
Çocuklarına tutkuyla bağlı bir anne olarak,onlarla ilgili birincil amacım,MUTLU bir çocukluk geçirmelerinde pay sahibi olmak.Herşeyden önemlisi budur benim için,bir çok anne gibi...
Dolayısıyla gelen yorumlardan doneler elde edip,kendime çeki düzen vermek,takıntılarımdan, paranoyalarımdan, doğru bildiğim yanlışlarımdan sıyrılıp,daha stabil bir anne haline gelmek gayretindeyim.
Buradan yola çıkarak,Deli Anne'me ithafen,bende kendi çocukluğuma ait hatırladıklarımı ve mutlu çocuklukla ilgili çıkarımlarımı paylaşmak istedim...

yolun başı...
İlk çocuğuyum ben ailemin.İlklerin yeri hep farklıdır ya anne baba nazarında,her duygunun ilk yaşanışından, ardında böylesi ağır başka sorumlulukların olmayışından sebep, benim ve ailem içinde geçerliydi sanırım bu durum.Babamın benimle atçılık oynadığı,onun sırtında salonu dört döndüğümüz,keyiften dört köşe,mutluluk çığlıkları attığımız anları,geçen yaklaşık 30 seneye rağmen hala öyle net hatırlıyorum ki.Birlikte söylediğimiz şarkılar ve sohbetlerimizi birer anı olarak geleceğe taşımak adına kasede kaydetmesi ne hoş bir detay.Uzun yıllar koruduk o kasetleri fakat sonra ne olduysa bulamadık kayboldu gitti.Çok üzülürüm hala aklıma geldikçe.
Dışarı çıktığımızda,azıcık yürüyüpte yorulduğumda "baba kucağıma gel" diyerek (kucağına almasını istemenin Gönülcesi)4-5 yaşında koca kazık halimle,babamın beni üzmeyip kucağında taşıması unutmadığım bir diğer anekdot.

4 yaşındaydım erkek kardeşim doğduğunda,nasıl etkiledi beni onun gelişi? bir fikrim yok.Ama beraberce oynayıp iyi vakit geçirdiğimiz anımsıyorum.Hatta bir keresinde eline geçirdiği pastel boyalarla,annemler uyurken,duvara koca bir tren resmi çizdiğini, ara ara gidip anneme "anne ben tyen yaptım" diyerek itiraf edişini, fakat annemin yataktan kalkmaya niyeti olmadığından "tamam oğlum hadi yap" diyerek durumdan habersiz yaratıcılığını geliştirmesine ne denli yardımcı oluşunu!!! nihayetinde kalkıpta şaheserini görmeye gittiğinde gördüğü manzara karşısında yaşadığı şoku unutmak ne mümkün.

O zamanın annelerinin mesailerinin ağırlığı aşikar.Yapılan her iş manuel.Teknoloji henüz gün yüzü göstermemiş kadıncağızlara.Çamaşır,bulaşık,süpürge vs... işleri ,hep el yordamıyla hallediliyor ve dolayısıyla fazla zaman kaybına neden oluyor.Anında sıcak su temini velinimet,hatta hayal.Şofben henüz icat edilmemiş en fazla termosifon var oda kırk saat içini doldur,yak,ısınmasını bekle falan yine bir yığın zaman kaybı.Ama tadınada doyum olmaz.Banyo sıcacık hamam gibi.
Bebek bezleri desen,patiskadan,kes,biç,kullan,akıt,kaynat,yıka,ütüle bunu 2 günde bir tekrarla offff ki ne offf.
Diyeceğim o ki,anne bunca iş yükünden fırsat bulacakta oturup çocuğuyla faaliyet yapacak,oyunlar oynayacak,kaliteli zaman geçirecek heheyytttt.Ama zamane anneleri gibi histerik değiller en azından.Bırak çocuğu kendi haline,dök önüne iki oyuncak,mandal vs.bizim zamanın saftirik çocuklarıda akşamı etsin o sözümona eğlentilerle.Herkesin görevi belli.Anne evin işleriyle ilgilenir,çocuğun temel ihtiyaçlarını giderir,baba para kazanır,evin maddi ihtiyaçlarını karşılar.Akşam baba gelince oturulan akşam yemeği ve peşinden geçirilen bir iki saat çocuklara yeterde artar bile.Çocuklar durumdan ziyadesiyle hoşnut,anne paranoyalardan uzak,depresyon kelimesine henüz kulağı aşina olmamış,yaşantısından tatminkar,takıntılar yüzünden kendine hayatı zehir etmemiş dolayısıyla çocuklarına daha yaşanılası bir hayat sunma potansiyeli bizimkilere kıyasla çoook çok daha yüksek bir durumda.Herşeyi kendi doğal akışına bırakmış,kasmıyor kendini yapamadıklarından,ya da pişmanlık duymuyor yaptıklarından.Öyle hissetmiş,öyle gelişmiş,öyle de olmuş.
Derken;
10 yaşında hiç beklemediğimiz bir anda(en çokta annem için)bir kardeşimiz daha oldu.Bu en çok beni mutlu etmişti.İsmini bile ben koymuştum zaten.Gülşah.Annem ve babam itiraz etmemiş,onay vermişlerdi,benimde gururumu okşamıştı epey.Benim bebeğimdi sanki o.Öyle keyifle ilgileniyordum ki herşeyiyle.Altını değiştirmek,bezlerini yıkamak,mamasını yedirmek öylesine mutlu ediyordu beni.Annemin üzerinden epey yükte almış oluyordum bu sayede.
 Yıl 1984-85 
Erkek kardeşimle cumartesi sabahları erkenden kalkar,kendimizi meşgul edecek bişeyler bulurduk.Mesela leblebi tozu imal etmek gibi:)Leblebiyi bir poşetin içine doldurur,üzerine çekiçle vurarak ezmek suretiyle leblebi tozu elde eder,içine birazda toz şeker karıştırarak afiyetle yerdik.Çocukluğumdan aklımda kalan en leziz şeylerden biridir leblebi tozu.Cumartesilerden hafızamda yer eden bir diğer şeyde saat onda açılan TRT 1 de yayınlanan Cumartesiden Cumartesiye adlı çocuk programıydı.Ne keyifle izlerdik aman Allahım.Bir hafta önceden kağıt  hazır eder origami yapardık büyük bir zevkle.Susam Sokağı,Edi Büdü....
Sokakta oynamanın keyfi bambaşkaydı hele.Kahvaltının ardından at kendini dışarı,arkadaşlarınla bir araya gel,oyunlar planla,kararlarını kendin ver,yen,yenil,ağla,üzül,mutlu ol,zafer kazan,düş,kalk,kirlen,tak takıştır,yeni dünyalar kur,atla,zıpla,hopla,yorul,annenin seslenmesiyle beraber,ağzın açık halde,ama kesinlikle MUTLU,eve dön.Yarının hayalleri kur,yine mutlu ol.
Annede tüm gün seninle yeterince ilgilenememekten dolayı kendisine bir dert edinmeden, kendine de  vakit ayırır,işlerini de hale yola sokar,keyfi de gayet yerindedir bu nedenle.

Çocukluğuma dair hatırladığım tek üzücü şey,annemle babamın arada yaptığı kavgalardı.Babam anneme bir sebepten ötürü kızar,annem de söylenirde söylenirdi,arkasından babam dayanamaz,bazen yanlış bir hamlede bulunur!!!,annemde ağlayarak söylenmeye devam ederdi.Nefret ederdim bu durumdan,susar kalırdık kardeşlerimle,bir köşede öylece beklerdik sakinleşmelerini.Hatta annemin söylenmelerine kızardık içten içe.Sussa da tartışma bitse diye.Ama sussa da durum normale dönmezdi,annem kalkar dışarı çıkar bizde peşinden giderdik.Annem ağlar,biz ağlardık.Yavrularını kanatlarının altına almış bir kuş gibi tünerdik annemin kollarına.Sonra yalvar yakar dönerdik annemle eve.Babam dayanamaz anneme yanaşırdı bir süre sonra fakat annem inadından taviz vermez bir kaç gün sürdürürdü bu küskün tavrını.Hiç hoşlanmazdık evin bu hallerinden.Sessiz,keyifsiz,moralsiz,düzelsin diye çabalardık,anneme baskı yapardık,babamı tekrar yönlendirirdik ve bir şekilde başarırdık annemin inadını kırmayı.

Bunun dışında,mutsuz etmezdi bizi pek birşey.Maddi sıkıntılar yaşadığımız dönemlerimizde oldu ama bu bizi mutsuz etmeye neden olmadı hiçbir zaman.Çocuktuk,parayla ne işimiz olurdu,annemiz babamız yanımızda, sıcacık bir yuvamız var,sağlığımız yerinde,sokaklarda özgürlüğün tadına varıyoruz,daha ne olsun ki...
Şimdi geçmişe dönüp,"MUTLU BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM" diyebiliyorsam,sebebi anne ve babamın mükemmel birer ebeveyn olduklarından değil elbette.Bizim olmaya çalıştığımızdan çok uzakta idiler belkide.
Belki yetiştirilme tarzlarından,ya da zamanın öyle gerektirdiğinden,yüreklendirmediler bizi bazı konularda,güvenmediler yapacağımıza,başaracağımıza,bizi mutlu edecek şeylerin peşinde koşmamıza set çektiler bazen,ayaklarımızın üzerinde dimdik durmak konusunda cesaretlendirmediler bizi,kendi kanatlarımızla uçmamıza olanak tanımadılar yazık ki.Anne-baba olmanın getirdiği koruma iç güdüsünü kötüye kullandılar,yanlış kullandılar maalesef.Hayallerimiz olmasına ve onların peşinde koşmamıza imkan tanımadılar ellerinde olmayarak belkide...

Hayalimizi tam olarak karşılamasa,eksikte olsa tuttuk bir ucundan hayatın,ama tatminkar ama değil...
Şükür etmek lazım elimizde olanlara galiba,en iyisi bu.

Velhasıl,
Mutlu çocuklar yetiştirmenin temel kriteri,kalıplara takılmamak bence,Allah'ın her anneye bahşettiği iç güdüsel dürtülerle hareket etmek en doğru olanı.Başka biri olmaya zorlamamak,başka birilerinden aldığı direktifle çocuk terbiye etmeye çalışmamak,her kafadan çıkan sesleri değilde kalbimizden gelen sesleri dikkate almak,çocuğumuzun bir takım insanların tezlerine denek malzemesi olmalarına izin vermemek aslolan.Onun doğduğu andan itibaren bir birey olduğunu  ve isteklerinin ciddiyetle dikkate alınması gerektiği gerçeğini asla göz ardı etmemek gerek.Ortaya sürdüğü her konuda yüreklendirmek ,güven duymak ,arkasında durmak gerek.
Arada çıldırmak,bağırıp çağırmak,poposuna bir tokat atmak gerek.Anneninde ağladığını,hastalandığını, yorulduğunu,mutsuz olabildiğini saklamamak gerek,annenin başka bir dünyadan gelmediğini ve onunda olumlu olumsuz duygu ve davranışlarının olabileceğini kavraması gerek.

Uzun lafın kısası:
Hayatı akışına bırakmak gerek,
Su yolunu bulur
Endişe etmemek gerek...

12 yorum:

  1. Günaydın,

    o kadar güzel yazmışsın ki..çocukluğum hemen hemen seninkiyle aynı geçmiş; biz de 3 kardeştik,ben de en büyüktüm ve tekne kazıntısı 10 sene sonra geldi,kardeşimin birinin adı da Gülşah :) dediğin gibi bunun yemek tarifi gibi tarifi yok; tecrübelilerden duyulanlarla ve en önemlisi çocukla kurulan iletişimin ışığında yapılanlar..ikizlerim 1.5 yaş civarı çocuk psikologuna gittik; neler yapabiliriz? ya da yaptıklarımız yalnış mı diye..kadın durdu; çocuklarınıza bakın ne kd-adar mutlular, gerisi boş dedi..hala o sözünü unutmam..

    sevgiyle..

    YanıtlaSil
  2. ne güzel anlatmışsın. eskiden, herşey basitken hayat daha bi kolaymış sanki, mutlu olmak daha bi kolaymış. ben de çocukken 10 tane düğmeyi iğnenin ucundaki ipliğe geçirmeye çalışarak saatler geçirirdim mutlu mutlu :) bizim gibi, olası olumsuzluklara rağmen mutlu olsun kuzucuklarımız inşallah, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. Yaruze, bu yazdıkların beni aldııı nerelere götürdü. Deli anne nin bir takipçisi de benim. Benim ayrı bir post yazmak hiç aklıma gelmedi. Ama seni okumak öyle iyi geldi ki bana anlatamam.

    YanıtlaSil
  4. ay bir hafifledim bir hafifledim, ellerine sağlık yaruze... kesinlikle katılıyorum...

    YanıtlaSil
  5. ay bir hafifledim bir hafifledim, ellerine sağlık yaruze... kesinlikle katılıyorum...

    YanıtlaSil
  6. AY OKUDUM DA AKLIMA O KAĞITLARI BİR HAFTA ÖNCEDEN HAZIRLADIĞMIZ GÜNLER GELDİ.NELERE SEVİNÇ DUYARDIK AH AH.

    YanıtlaSil
  7. ikizlerimbenim,
    teşekkür ederim.Ne çok ortak noktamız varmış.Benimde ikizlerimin olduğunu biliyorsundur sanırım.
    Senin adına çok sevindim,umarım hep mutlulukla parıldar çocuklarımızın yüzleri.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. fragola,
    dediğin gibi,eskiden herşey daha bir meşakkatli ama çocuk yetiştirmek daha bir kolaymış.Keşke maaile daha mutlu,her türlü sıkıntıdan izole olsakta herşeyi el yordamıyla halletsek,o bu denli yormazdı kanımca.
    Sevgiler...

    Küçük mucizem,
    Sevindim güzel düşüncelerin için.Yüzünde bir gülümsemeye sebep olduysam ne mutlu.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  9. anne kaleminden,
    çok sevindim yazıdan olumlu etkilenmene.Bende çok hafifliyorum böyle yazılar okuduğumda...
    Sevgiler...

    sezobigo,
    sorma bende çok severdim ve heyecanla takip ederdim bu programı,hatırlamak beni mutlu etmeye yetiyor.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Canım Gönül'üm.. Tam gönül adamı gibi yazmışsın:) Mutlu bir çocukluk geçirmişsin a canım.. ne mutlu sana!

    YanıtlaSil
  11. bir şeyler çoğaldıkça mutsuzluğumuz arttı.ve mutsuz yetinemeyen duramayan çocuklar da.anneler sürekli veriyor.tüm enerjisiyle çocuğu için çırpınıyor.sonuç ne.allame mi yetiştiriyoruz yoo.mormal insanlar bunlar işte.yırtınmadan tükenmeden anne olmalı.çocuk öyle daha mutlu olacak aslında.

    YanıtlaSil
  12. Iyi bir baslangic

    YanıtlaSil

Yorulmadan yorumladığınız için teşekkür ederiz...

Related Posts with Thumbnails